Zico'nun dramı!..

A -
A +

Fenerbahçe'ye yazık oldu, hem de çok yazık oldu!.. Sarı-lacivertliler "kimsenin beklemediği, ümit etmediği kadar" iyi bir futbol ve müthiş bir mücadele ile AZ Alkmaar'ı elemenin kıyısına gelmişlerdi, olmadı. "Biraz" şanssızlık ama "çokça" beceriksizlik Fenerbahçelileri hem de "farklı kazanacağı" bir maçtan başları eğik çıkardı; milletçe üzüldük. Dün sabah gazeteleri okudum, çoğunluk "Zico'ya yükleniyor!.." El insaf!.. Tuncay, Alex, Appiah, Tümer ve Kezman "kaçırdıklarının yarısını atabilseler", acaba "aynı oyun için, aynı takım için, aynı oyuncu değişiklikleri için" Zico'yu yerden yere vuranlar "neler" yazacaklardı?.. Fenerbahçe, mesela yarın geceki "Antalyaspor maçında bulamayacağı kadar" hem de çoğu "kaçırılması atılmasından zor" gol fırsatını hem de "Avrupa standartlarında tecrübeli ayakları" ile kaçırırsa, buna Zico ne yapsın?.. İşte "kaçan o gollere ilâve olarak", Zico'yu "en ağır eleştiren" sevgili meslektaşlarımdan ikisinin yazılarından aldığım paragraflar: "Dakikalar geçtikçe umutlar artıyordu. Alkmaar farkı 64'te bire indirdikten sonra takım yeteneklerini ön plana çıkarıp, oyunu geniş alana yığdı. Yine de gedik yaratamadı. Ta ki bir duran top, bir pozisyon hatası, bir kaleci kararsızlığı ve garip kafa golü gelene kadar." Eee, "oyun böyle giderken", Zico "yapılmadı" denilen değişiklikleri yapsa ve "onun üzerine beraberlik ve elenmeye sebep olan gol gelse", bu defa ne yazacaktı, sevgili meslektaşım?.. Hem de gümbür gümbür "İşler iyi giderken, dişlilere çomak soktu, hücum gücünü azaltarak ya ve geri pas yapmaktan öteye gidemeyen AZ Alkmaar'ı Fenerbahçe ceza alanına davet etti ve gol geldi" diye gürleyerek, Zico'yu yerden yere vurmayacak mıydı?.. Bir de "şu" eleştiriye bakalım: "Zico oyun iyi gittiği için uzun süre değişikliğe gitmedi sadece Deniz'i sakatlandığı için çıkarmak zorunda kaldı. Ancak yorulan ve çıkmak isteyen Kezman'ı Semih ile en az son 15 dakikada değiştirmemesi bana göre ciddi bir hataydı. Ayrıca Yozgatlı Deniz'in değil Alex'in yerine girmeliydi. Tümer ve Lugano en başarılı isimlerdi. Son dakikalarda futbolumuzun alışılmış rahatsızlığı duran toptan gelen gol ise bütün emeği boşa çıkardı." Demek ki neymiş; "Zico sakatlandığı için Deniz'i çıkarmış." Sonra?.. Sonrasında gelen eleştiri müthiş; "Yozgatlı, Deniz'in değil, Alex'in yerine girmeliymiş"; yani "sakat oyuncunun değil, sağlam oyuncunun yerine!!!" Hadi canım siz de!.. İş olsun, torba dolsun!.. Hakem iyiydi, onun için işin kolayı mesela "turu garanti edecek o kolay golleri kaçıran ve hele birinde kalenin dibinde bom boş olan Kezman'a topu atmayarak egoistçe davranan" Tuncay'a "kıyılamadığı için" Zico'ya vur da, vur!.. Doğrusu, "şamar oğlanı" hâline getirildiği hâlde "kalmakta direnen" Zico da bunları hak ediyor!.. Alex!.. Adnan Polat "Alex'i almak istiyoruz" diyerek, Fenerbahçe'nin içine "fitili ateşlenmiş" bir bomba koydu. Fenerbahçeliler, "Brezilyalı yıldızlarını kaptırmasalar", takımdaki "para skalasını tamamen bozacak" bir rakamı gözden çıkarmak zorunda kalacaklar ve üstelik gelecek sezonda da "koşmayan, mücadele etmeyen, artık duran topları bile etkili kullanamayan Alex oynasın mı, oynamasın mı" tartışmaları hatta kaosa dönüşerek sürüp gidecek. "Kaptırsalar" en büyük rakiplerinin tribünlerine "inanılmaz" bir moral dopingi yapmış olacaklar, üstelik Alex "Galatasaray'da iyi de oynarsa" tam bir felâket olacak. Ayıkla pirincin taşını!.. Sevgili kuzenim Gürcan Bilgiç, gazetesinde hafta başında "Fenerbahçelilere müjde" vermişti: "Fenerbahçe'de Alex sorunu bitiyor... Sezon sonunda sözleşmesi sona erecek olan Brezilyalı yıldızın, sarı-lacivertli formayı giymeye devam etmesi için gerekli adım atıldı. Buna göre Fenerbahçe yönetimi, Alex'in menajeri Juan Figer'i Alkmaar'a davet etti. Hollanda'da masaya oturacak." Ama, Figer Hollanda'ya gitmedi; sorun da bitmedi. Gitse, sözleşme yenilense, "sorun" bitecek miydi?.. Bu sorunun cevabını da "Saracoğlu Stadı'nda top her ayağına geldiğinde Alex'i ıslıklayan" taraftarlar ile aylardır "Alex'i yerden yere vuran" yorumcular versinler bakalım, ne diyecekler?... Şu nazar meselesi!.. Ercan Güven "üst üste üstelik başka taraftaki kaburgalarından sakatlanması" ile ilgili olarak spor yazarlarının "Kendine iyi bakıyorsun bu sakatlıklar neden oluyor" sorusuna "Evet, kendime iyi bakıyorum ve dikkat ediyorum ama peş peşe bu sakatlıklar beni buluyor, herhalde nazar değiyor" demesine taktı!.. Elbette Ercan Güven "nazara inanmıyor" olabilir, dünyanın dört bir yanında, binlerce yıl öncesinden, "tek tanrılı" dinlerin çok öncelerinden, bizde de Orta Asya'da Şamanlık döneminden kalan "böyle" inanışlar vardır ve "bunlara inananlar" da vardır; herkesin inanışı kendine!.. Benim yazacağım şey başka. Hafta içinde "sayfadaşı" sevgili Attila Gökçe bir yazı yazdı ve o yazının bir paragrafı da şöyleydi: "Beşiktaşlı Gökhan Zan aradı. Konya'ya giderken uçakta ona 'nazara geliyorsun, ama yine de maşallahın var aslanlar gibisin' dedim. O da bana benzer iltifatlarla teşekkür etti." Yazıdan öğrendim ki, sevgili Gökçe de, Gökhan'a söylediği bu sözlerden birkaç saat sonra "nazara gelmiş"; Konya'ya indiğinde maç yerine hastaneye kaldırılmış ve "herkesi telaşlandıran" olayın sonu çok şükür ki, "sağlık" ve "iyi haber" ile noktalanmış!.. Sevgili Gökçe'ye "büyük geçmiş olsun" derken, sevgili Güven'e de "Güzel yazılar yazıyorsun, bazı görüşlerine katılmasam da, cesur ve tutarlı yazıyorsun, sakın ola nazara gelme, cebine bir mavi boncuk koy" dileklerimi iletirim!.. İddia'yı kazandım!.. Büyük bir telaş ve panik içinde "Bittik, mahvolduk" diyen bir kulüp yöneticisi arkadaşımla girdiğim "yemek" iddiasını kazandım. Ona demiştim ki; "Ortada telaşlanacak bir şey yok. Meclis'te bazı tasarılar var, onlara eklenecek bir - iki madde ile bu iş çözülür. Zira iktidar, giderek artan bitmeyecek bir gelir kaynağını kendi eliyle kesmez, kesemez. Bugün yapılan, organize edilmiş bir senaryonun parçasıdır; kulüplere baskı yaparak, onları imza vermeye ve Futbol Genel Kurulu'nu olağanüstü toplantıya çağırmalarını sağlamaya yönelik bir maveradır. Göreceksin İDDAA kesintisiz devam edecek ve kulüpler zarar görmeyecek." O günlerde bunu yazmıştım da, sonuç ortada; iddiayı kazandım, yemeği büyük bir keyifle yiyeceğim!.. Gasp var, seyrediyorlar!.. Futbol Federasyonu uyuyor mu?.. Süper Lig'den, bilmem kaçıncı kümenin bilmem kaçıncı grubuna kadar hemen hemen bütün kulüpler yapıyorlar ve şikâyetler ayyuka çıktı!.. Tam bir "gasp" olayı!.. Bilet fiyatları belli. Ama "deplasmana gelen" takımların taraftarlarına "iki misli!.." Bitmedi; maç günü, fiyatlar artmaya devam ediyor: Önce 5 misli, yetmedi; 8 misli, 10 misli. Otobüslerle yüzlerce kilometre öteden gelmiş insanlar ne yapacak; "küfür ede ede, ama kuzu gibi" biletleri alıp maçlara giriyorlar!.. Kulüp yöneticileri "kendileri de aynı işi yaptıkları için", bu açık haksızlığa seslerini sedalarını çıkarmıyorlar. Peki ama Federasyon?.. "Kulüpleri küstürmemek için, genel kurulda alınacak birkaç fazla oy için" vatandaşın cebindeki paranın adeta "gasp edilmesine susup oturmak" ne oluyor?.. Garip bir ülkeyiz!.. Tribünlerde atılan kurşunlara, yakalanan onca kesici alete, bıçağa, saldırmaya, kamaya, şişe, yaralanan onca insana karşı yaptığımız iş, hem de özel olarak "Sporda Şiddeti Önleme Kanunu çıkardığımız" hâlde, "Aman fincancı katırlarını ürkütmeyelim" diyerek işi örtbas etmek!.. Amma, "şanssız olduklarına inandıkları için", şanssızlık çemberini kırmak üzere "batıl bir inançtan medet uman" ve "kurşun döktüren" Gençlerbirliği futbolcularına savcılık soruşturması!.. Elbette "ikinci olay", mevcut "Tekkeleri, zaviyeleri kapatan, bazı kılık kıyafetleri yasaklayan" kanuna göre suç sayılıyorsa, "takibat yapılacaktır" ve yapılmalıdır!.. Amma, "birinci olay" es geçiliyorsa ve "üstü kapatılıyorsa" bu ne demektir?.. Yol oldu hocam, yol oldu!.. Ersun Hoca'ya yakışmadı, hem de hiç yakışmadı. Manisa'da sokaktaki çocuklar bile biliyor ki; "testi çatladı", hatta ondan da öte "bir daha su tutmayacak" şekilde kırıldı. "2 - 3 yüz bin dolar fark yüzünden" yaptığın pazarlık ve "yardımcılarının üçünün işine son verilmesine rağmen", istediğin tazminatı alamadığın için "göreve devam" kararın çok yanlış oldu!.. "Sonuna kadar Manisa'da kalmanı beklediğimi" yazan ben, aradan bir hafta geçmeden "bu defa tam tersini yazıyorum"; neden?.. Zira, "Sen, büyük kulüplere gitmek için Manisa'nın başında kalmayı istemiyor değilsin", seni istemiyorlar hocam, senden vazgeçtiler de, ondan!.. Yarın sıra "başka yardımcılarına da gelecek"; ne yapacaksın?.. Ak saçlı, ak sakallı bir hoca, bir ağacın altında uyurken, uyandırmışlar ve "Sakalının üzerinden fare geçti" demişler. Hoca "70 yıldır gözü gibi baktığı ve özen gösterdiği" sakalını kökünden kestirivermiş. "Neden yaptın hocam" dediklerinde de cevabı şu olmuş: "Yol olurdu kardeşler, yol olurdu!.." > OCALU boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder (4 SMS/ 8 Kontör)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.