Zor olan, kolay olan!..

A -
A +

İtalya Lig lideri Juventus olayını, TV'lerden, gazetelerden izliyoruz!.. Kıyamet kopuyor!.. Juventus Kulübü Genel Sekreteri ile Hakem Kurulu Başkanı arasında hakem tayinleri ile ilgili konuşmaların kaydedilen ve "açıklanan metinleri", ortalığı birbirine kattı!.. Hakem Kurulu Başkanı gitti, Juventus Kulübü yönetimi istifa etti, Federasyon yerle bir!.. İtalya'nın "en büyük 3 kulübünden biri olan" Juventus'un "lig lideri" olan futbol takımının "küme düşürülmesi" an meselesi!.. Bizde olsa, "bir", bilemediniz "iki", hadi diyelim "üç" kişi feda edilir, iş kapatılırdı!.. Hatta, "geçmiş yıllarda" birçok olayda dinlediğimiz bantlardaki "açık seçik" konuşmalara, yapılan itiraflara rağmen, hatta "hiç kimse feda edilmeyerek", dosyalar kapatılmış, "bantlardaki kahramanlar" futbolumuzdaki görevlerine devam etmişler, "itirafçılar" yok edilmişlerdi!.. Ama "Avrupalı" böyle yapmıyor!.. "Bunca" istifaya ve gelişmeye rağmen, İtalya'da "konu kapanmadı"; olaya savcılık el koydu!.. "9 kulüp ve 18 maç hakkında" şike soruşturması yapılıyor; evet "şike" soruşturması!.. Buuuumm!.. Kim bilir, kimler, ne cezalar alacak?.. Zira, "şike" İtalya'da "en büyük suçlardan biri!.." Sadece "spor suçu" değil, "ceza kanunluk" suç!.. Biz ise ne yaptık, ey sevgili okurlarım?.. Biz ne yaptık?.. Yıllardır, "delilli, şahitli" şike olaylarında ne yaptık?.. "İtiraflı", delilli, belgeli, şahitli, ispatlı "Gökdeniz olayında" ne yaptık?.. "Olay patlak verir vermez", daha aradan "3 saat geçmeden" ve soruşturmanın "S'si bile başlamadan" anlı ve de şanlı Federasyonumuz "yayınladığı bildiri" ile "takımları" temize çıkarıverdi!.. Onca rezalete rağmen "savcılarımız ve adli mekanizmamız" olayı adeta seyretti!.. "Kendi takımlarının mağlubiyeti üzerine kurulu" bir "bahis" şikesinin kahramanlarına, devletin yüzlerce milyar lirasının dolandırılacağı, tarihimizin "en gürültülü" şike organizasyonunda "verilen" sinek ısırığı gibi cezalar, hatta "çok görülerek" indirildi ve "bu skandala karışan" sporcular (!) göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir sürenin sonunda yeniden sahalara döndü!.. Bitmedi; "işe mafyanın karıştığını gösteren" kurşunlamalarla olaylar ve haberler devam etti; bu olayların da üstü "kalın şallarla örtüldü!.." Bir, "mafya ülkesi" diye tanınan İtalya'daki duruma bakın; bir de bizdeki duruma!.. Biz, "tüyler ürpertici" zincirleme olaylar üzerinde durmuyor, "sanki hakemin saatinin içindeymiş ve düdüğü o çalacakmışçasına maçın bitimine 17 saniye kalaya kadar bekleyip, o saniyede gol yiyerek maçı satan yani şike yapan kaleci" senaryoları yazıp, "bu saçmalıkla" uğraşmayı yeğliyoruz!.. Gökdeniz için "Yazık oldu, affedilmeli, cezası indirilmeli" yorumlarıyla göz yaşları dökerken, Cordoba'yı, tam bir "Vur abalıya" örneğiyle "damgalayarak" ülkesine gönderiyoruz!.. Biz, genelde, nedense "çamur atmayı" seviyoruz, "gerçekleri ortaya çıkarmayı" ve "üzerine gitmeyi" değil!.. Zira, "birincisi" kolay, hem de "çok kolay", ikincisi ise "çalışmayı, koşturmayı, çabalamayı, araştırmayı, soruşturmayı" gerektiriyor, yani "gerçek" gazeteciliği!.. Ne gerek var efendim, masa başında oturup "ahkâm kesmek" ve bol bol "çamur atmak" kolaylığı varken?.. Çok merak ediyorum, "bir genç gazeteci arkadaşım çıksa" da, Cordoba için son günlerde "yazı yazan, yorum yapan" arkadaşlarımızın, "iki devreli Gökdeniz olaylarında neler yazdıklarını, neler söylediklerini" araştırsa!.. Sanırım, ortaya "çok enteresan" bir tablo çıkacak!.. Ve bizlerin "ne yaptığı, ne yapmak istediği" bütün acılığıyla ortaya dökülecek!.. Sergen ve Tümer!.. "Vazgeçilmesi gereken" vazgeçilemezler!.. İşte Beşiktaş camiası bu zorluğu yaşıyor!.. Sergen ve Tümer!.. Bir futbol seyircisi olarak "seyretmekten zevk aldığım" nadir "Türk" futbolculardan ikisi!.. Ben bir "seyirci" olarak bu "muhteşem" ikilinin "vazgeçilmesi gerekenler" olduğuna hiç inanmadım!.. Ama, Beşiktaş'ın hocası, "bazı" Beşiktaşlı yöneticiler, "bazı" Beşiktaşlı yazar - çizerler ve yorumcular inanıyor!.. Daha doğrusu, daha çok Sergen için inanıyor, "daha az" Tümer için inanıyor!.. Beşiktaş seyircisi ve taraftarı ise, bu ikilinin "vazgeçilemez" olduğunu düşünüyor; çok haklılar!.. "Kendi bakış açılarından haklı görünen" iki cephe, nerede ve nasıl uzlaşacak?.. Ben, bir "taraftar" ve "bir seyirci" olarak, "bu iki futbolcunun, hatta mümkünse ikisinin birden, tuttuğum takımın kadrosunda olmasını" isterim!.. "Efendim, 3 maç oynuyor, 5 maç oynamıyorlarmış!.." "Efendim, bir mevsimde kaç maçta sahadalarmış?.." "Efendim...Efendim..." Ben, onu bunu bilmem ve anlamam arkadaş!.. "Bütün bunlar", teknik direktörün sorunu!.. Ben "onca" parayı verip, karda, kışta, kıyamette neden maçlara gidiyorum?.. Ya da "onca" parayı ödeyip, maçı seyretme hakkını TV'me getirip, her hafta saatlerce o TV'nin başından neden ayrılmıyorum?.. Sergen gibi, Tümer gibi futbolcuları seyredip, futboldan keyif almak için!.. "Sıradan" futbolcuların "koşturduğu" futbolu seyretmek için "onca" parayı verir miyim?.. Eğer Beşiktaş'ın "bir Sergen'i aratmayacak, bir Tümer'i aratmayacak" futbolcuları almaya yetecek "mâli gücü varsa", ona bir şey demem!.. O zaman da "bir araştıralım" bakalım; dünyada "Sergen gibi, Tümer gibi" kaç tane futbolcu var ve "Beşiktaş'a kaça mal olacaklar?.." "Sergen gitsin, Tümer gitsin" demek kolay!.. İyi de "yerleri" nasıl dolacak?.. Gerets!.. Geçmişinde "şikeye karışmış olma" gölgesi bulunan bir kişinin Galatasaray'a "hoca olarak getirilmesini" hiç hazmedemedim!.. Hele hele, Şampiyonlar Ligi, Türkiye Kupası ve Süper Lig maçları dahil, Galatasaray'ın "mutlaka kazanması gereken" bir karşılaşmada "takımının galibiyetini görememiş" bir hocayı "Galatasaray'ın bir yıl daha hazmetmesi" nasıl mümkün olacak; onu merak ediyorum!.. Özellikle "Geretsçi" Özhan Canaydın ile Adnan Polat'ın "nasıl hazmedeceklerini" de sormak, bir spor yazarı olarak görevim!.. Süreyya!.. Süreyya Ayhan Kop'un kocası ve hocası, milli atletimizin "Avrupa Şampiyonası'nda koşabilmesi için gösterilen çabaya ve hazırlanan zemine karşılık", birdenbire çıkıp dedi ki; "Bu tartışmalar, çalışma tempomuzu ve motivasyonumuzu bozdu, biz Avrupa Şampiyonası'nda koşmayacağız!.." Hoppala!.. Peki, "daha önce" aklınız nerdeydi?.. "Koşacak atletler ve hocaları", sırf "Süreyya Ayhan koşsun" diye fedakârlık yapacaklarını açıklayana kadar "neden sustunuz?.." Yoksa, "onlardan bu fedakârlığı beklemiyor" muydunuz ve "böylece" Süreyya'nın "Avrupa Şampiyonası'nda koşamamasının sorumluluğunu" onlara mı yükleyecektiniz?.. "Biz koşacak, şampiyon olacaktık, ama onlar mani oldu" mu diyecektiniz?.. İçimde "kötü bir his" var; sanki "Süreyya'nın o parlak günlerine dönebileceğinden" kuşkuluyum!.. İnşallah yanılırım, inşallah!.. Öyle de, böyle de!.. Galatasaray İkinci Başkanı Adnan Polat, "Pazar akşamı saat 20.45'te şampiyonuz" dedi!.. Milliyet'te sevgili Ercan Güven de soruyor: "Saat 20.45'te şampiyon olabilirsin, ama maçlar uzayacak ya 90 artı 3'te gol yersen ya da Fenerbahçe gol atarsa ne olacak?.." Hiiiç; Adnan Polat çıkıp diyecek ki: "Ben 'Şampiyon olacağız' demedim ki, ben '20.45'te şampiyonuz' dedim" diyecek!.. Keşke!... Avrupa Birliği ve Latin Amerika liderleri arasında yapılan maçta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan biri penaltı atışlarından iki, hocamız Fatih Terim de biri penaltı atışlarından üç gol attılar ve takımlarının maçı galip bitirmesinde büyük rol oynadılar!.. Gazetelerimiz bu haberi "AB'ye 5 gol attık" başlıklarıyla verdiler!.. Ah.. .Ah... Keşke, AB de bize "sadece" bir futbol maçında "gol atmış" olsaydı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.