İBB’ye düzenlenen operasyon sonrası 100’e yakın gözaltı ve akabinde başlayan ifade verme sürecinin tam ortasındayız.
CHP’li ve İBB’ye çok yakın birçok ismin ihbarlarının yanı sıra şu anda gözaltına alınmış olan birçok isim de itirafçı olmuş.
İBB Başkanı kendisine yöneltilen sorulara “Bu soruyu muhatap almıyorum” diye cevap vermiş.
Öncelikle bir soruyu muhatap almamak diye bir ifade olamaz, soruyu soran kişiyi muhatap almayabilirsiniz. Soruyu ise cevaplamaktan kaçınabilirsiniz.
Geçmişte TV programlarında yaptığı şeyi ifadesinde de sürdürmüş İBB Başkanı. Muhatap almadığı devletin başına geçmeyi hayal eden İBB Başkanı nasıl olur? Akıl, mantık almıyor.
Bir diğer yandan sokakları terörize ettiklerini gördük. Genç üniversite öğrencilerini sokaklara döktüler. Belki de 3 günlük gözaltı sürecinin sonunda serbest bırakılacak, niye bu kadar telaş ediyorsunuz? Eğer çok güveniyorsanız belediye başkanınıza bırakın ifadesini versin. Ama önce sorulara cevap versin.
Demek ki siz tutuklanacağından eminsiniz. Demek ki siz olan bitenin bal gibi farkındasınız.
Ben bu sokak olaylarının tümünün planlı ve önceden kurgulanmış olduğuna inanıyorum. Murat Ongun gözaltına alınırken yanındaki kişi “Biz de zaten toplantı hâlindeydik” şeklinde bir ifade kullanıyor.
Son bir buçuk haftadır İBB Başkanı’nın şehir şehir dolaşması da aynı sebepten. “Ben çalışmalara başladığım için düğmeye bastılar” algısı vermek için. Oysa bu soruşturma ekim ayından bugüne süregelen bir soruşturma.
Hepsinden öte dostlar, şunu unutmayalım. Eğer bir insan algılara oynamaya ihtiyaç duyuyorsa saklamaya çalıştığı bir şeyler vardır.
İlk günden beri algılarla bir yönetim sergiledi İBB Başkanı. Beylikdüzü’nde yaptıklarını devletin görmediğini zannetti. Devletin büyüklüğünü ıskaladı.
Elbette hiçbirimiz İBB Başkanlığı gibi geçmişte çok büyük saygınlığı bulunan, kıymetli bir makamı işgal eden bir kişinin görev süresi içinde bırakın tutuklanmasını, gözaltına alınmasını bile istemeyiz. Ama sırf görevinden, ya da olası cumhurbaşkanlığı adaylığından dolayı da yapıldığı iddia edilen şeyleri yapmamış da sayamayız.
Sokakları işgal edip terörize eden arkadaşlar. Bu kadar panik yapmayın. Bırakın devlete hesap versin. Herkes hesap versin bu arada, hakkında suistimal iddiası olan mevcut ya da eski belediye başkanları da hesap versin. Maksadımız adamımızı korumak, karşı tarafa vurmak değil, maksat evdeki masum çocuklarımızın geleceğinin çalınmasını önlemek.
Sondan başa gidiyoruz, gelelim diploma meselesine.
Ben de İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinde okudum. Bileğimin hakkıyla, gece gündüz çalışarak sınavı kazandım. Evimiz küçük ve dört kardeş tek evde olduğumuz için ve evde ders çalışacak yer ve ortam olmadığından bir yıl ailemden uzak kaldım. Bir öğrenci yurdunda, okula yürüyerek gide gele sınava hazırlandım.
Belki parası olan, işin açığını bulan, siyasi tanıdıkları olan bazı becerikli arkadaşlar haksız yere kontenjan işgal etmeseydi puanı biraz daha yüksek olan İngilizce İşletmeye yerleşecekken Türkçe İşletmeye yerleştim. Yani hakkım yendi.
Şimdi anlatıyorlar, yok efendim o tarihte denkliğe bakılmıyordu, yok efendim o tarihte geldiği okulun puanının önemi yoktu. Hukuki zemine uydurduğunuzu var sayalım. Peki hakkaniyet?
Ülkemizin cumhurbaşkanı adayı yıllar önce hakkı olmadığı hâlde parayla, pulla, yüksek makamlardaki tanıdıkla bir üniversite diploması alan bir insan mı olacak?
Gelin, mantıklı olalım. Bırakın cumhurbaşkanı yapmayı, bütün hayatını dosdoğru geçirmemiş hiç kimseyi aday adayı bile yapmayalım. Mesele Ahmet, Mehmet meselesi değil, mesele prensip meselesi.
Ömer Ekinci'nin önceki yazıları...
Bir ses sanatçısına(!) güzelleme yaptırdılar ya insan biraz utanır. "Yiğidim aslanım burda yatıyor" diye şarkı söyledi. Aslında "Harâmilerin saltanatı yıkıldı..."
Fitnecilerin, kışkırttığı çapulcuları soğukta bırakıp sıcak binaya girdiğini de görduk. Uyanın gençler, sizi kullanıyorlar. Kendileri rahat içinde siz soğukta sıkıntı çekiyorsunuz. Kışkırtılan gençler; "Yanımıza gelsene, biber gazı yesene!" diye slogan attılar. Olan size olur onlar keyfini sürer...