Dolar bolluğu azalsa da Türkiye rüşdünü gösterdi

A -
A +

Aylardır özellikle gelişen piyasalar için bir korkuya dönüştürülen "ABD Merkez Bankası'nın (FED) dolar likiditesini azaltacağı" beklentisinde, belki de "dananın kuyruğunun kopacağı" haftaya geldik. Küresel krizin merkez üssü ABD, kendi ekonomisini düzeltmek için 5 yılda para tabanını 2.5 trilyon dolar genişletmişti. Bu paralar, dünya piyasalarında dolar bazlı "carry trade" işlemlerinin önünü açmış, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişen ülkeler başta olmak üzere, borsalar, tarihlerinin en parlak dönemlerini yaşamıştı. Şimdi bu dolarların çekilecek olması, "ters etki oluşturacak" spekülasyonlarını besledi ve gelişen piyasalar karıştı.

Halbuki "genç nüfus, ucuz ve nitelikli iş gücü, tüketimi canlı topluluklar" olarak dikkat çeken gelişen ülkelerin kendi iç dinamikleri, bu süreçte çok zaman dikkate alınmadı. Bunun ne anlama geldiğini anlamak için; Türkiye'de son açıklanan büyüme, sanayi, otomotiv satışları gibi verilere bakmak yeterli olacak. 2. çeyrek büyümesi 4.4 ile beklentileri aşmış, 3. çeyrek büyümesinin öncü göstergeleri olan sanayi üretimi (temmuz) 4.6 artmış, otomotiv satışları da ağustosta yükselmişti. Evet; bütün bu verilerle Türkiye, hem kendi potansiyeliyle nasıl ayakta durabileceğini ispatlamış, hem de "yükselen kurun nasıl avantaja çevrilebileceğini" en güzel şekilde göstermişti. Üstelik bunu; iş temposunun düştüğü, sanayi bantlarının bakıma alındığı, birçok fabrikanın üretime geçici olarak ara verdiği ramazan ve yaz tatili döneminde başarmıştı. Bu gelişmelerin ardından, olumsuz rapor yayımlayan yabancıların görüşünün değiştiğini de gördük.
Piyasalara dönecek olursak; Suriye meselesinde tansiyonun düşmesinin ardından gözler FED'e çevrildi. ABD'de ekonomistler arasında yapılan bir ankette, 85 milyar dolarlık tahvil alımında 10-15 milyar dolar azaltıma gidileceğini öngörenlerin oranı yüzde 65 olarak gerçekleşti. Geriye kalanlar ise, "son gelen tarım dışı istihdam ve perakende satış verilerinin, beklentileri karşılamadığı" gerekçesiyle FED'in bu toplantıda "pas geçebileceğini" düşünüyor. 18 Eylül'de FED'in alacağı kararlar her ne kadar dikkatle takip edilecek olsa da, çıkacak sonucun büyük ölçüde önceden fiyatlara dahil olduğunu söyleyebiliriz. Bundan böyle dünyadaki bütün ülkelerin kendi iç dinamiklerinin de dikkate alınacağı bir sürece doğru ilerliyoruz.


 
Sağlam destekten hızlı kaçış
Borsa İstanbul geçtiğimiz haftayı, 5 yıllık desteğinden verdiği tepkiyle yüzde 6.55 değer artışıyla tamamladı. Son türbülansta borsada işlem gören hisse senetleri oldukça cazip noktalara gerilemişti. Doların geldiği seviyeler de yabancı yatırımcıların yeniden TL'ye dönmesi açısından bir fırsat sunmuştu. Buna, TCMB Başkanı Erdem Başçı'nın "1.92 hedefinin arkasındayım" açıklaması eklenince, "faizlerin de sabit kalacağını" bilen piyasa oyuncuları, Türk tahvillerine ve hisselerine akın etti. Borsadaki yükselişe paralel olarak gösterge faiz de 15 Ağustos'tan bu yana en düşük seviyesine gelerek, 9.13'ten haftayı tamamladı. Önümüzdeki haftanın hareketli gündemi, borsada yaşanan hızlı yükselişe cuma günü kâr satışı bahanesi oldu. Yeni haftada 72.700 direnç ve 71.300 destek olarak takip edilecek. Kâr satışlarının artması halinde; 9-10 Eylül tarihleri arasında, kabaca 69.700-70.350 seviyeleri arasında oluşan "fiyat boşluğu" takip edilecek.

 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.