'Fren' tuttu, 'gaz' zamanı!

Dün açıklanan 2012 yılına ait yüzde 2.2'lik büyüme rakamı, "fren" politikalarının "fazlasıyla" tuttuğunu bize gösterdi. 2011'de gerçekleşen yüzde 8.5'luk büyüme, Orta Vadeli  Program'da  da 2012 için açıklanan yüzde 4'lük hedefi dikkate alırsak, rakam oldukça düşük...

Büyüme, kamu harcamalarının dışında genel olarak iki temelden destek alır. Bir; kredi kullanıp, borçlanarak yapılan iç tüketim (konut, oto, ihtiyaç vs.) harcamalarından... İki; kredi veya öz sermaye ile yatırım yapıp, katma değeri yüksek ürünleri üretip, ihracatı artırarak... 2012'de "kredi hacmi baskı altında tutularak" iç talebin zayıfladığını, buna bağlı olarak büyümenin ihracat ve kamu harcamalarından destek aldığını görüyoruz. Yüzde 10'a yaklaşan cari açığı düşürmek için bu yol seçilmişti. Cari açık 6'ya geriledi; sonuç, yüzde 2.2 büyüme! Bu rakamlar artık geride kaldı, gelelim 2013'e...

Bu yılın ilk çeyrek verilerine baktığımızda, 2012'nin tersi bir durumla karşı karşıyayız.  En büyük ticaret pazarımız Euro Bölgesindeki krizin derinleşmesiyle birlikte; ihracat, ithalatın gerisinde kalmış durumda, dış ticaret açığımız artıyor. Yılın ilk üç ayında dışarıdan sermaye akışında da belirgin azalma var. Bu gelişmeleri iyi süzen Merkez Bankası, "hafiften gaza basarak" geçtiğimiz hafta faiz koridorunun üst bandında indirime gitmiş ve bankaların bulundurması gereken zorunlu karşılıkları artırmamıştı. Bu adım, kredi genişlemesini ve iç talep kaynaklı büyümeyi  destekleyecek.  Ancak "teorik olarak" bunun yansıması, "cari açıkta artış" olacak. İşte "koridordaki indirim" de tam olarak burada devreye giriyor. Düşük faizle Türk lirasının cazibesi azaltılıp, dolar yukarıda tutuluyor. Böylece ihracatın teşvik edilmesi, ithalatın azalması amaçlanıyor. Bu başarılırsa, hem dış ticaret hem de iç talep arasında bir denge sağlanır. Böylece bu yıl "cari açığı fazla artırmadan sağlıklı bir büyüme" gerçekleştiririz.