Her borsa artık kendi bacağından asılıyor

Son zamanlarda dünya ekonomisinde toparlanmaya dair haberleri, zirve üstüne zirve yapan borsaları sıkça görüyoruz. "Acaba durum gerçekten böyle mi?" diye dünyanın iki büyük ekonomisi ABD ve Çin'e bir bakalım... Bandı 2008 krizinin öncesine saralım; ABD (Dow Jones) borsasının zirvesi 14.100, aynı tarihlerde Çin borsası 6.000... Dönelim bugüne; ABD o eski zirvesini geçmiş, 14.400'lere dayanmış durumda... Çin ise 2.300'lerde, daha kriz öncesi seviyenin yarısına bile ulaşamamış! Diyelim ki ABD ve Çin farklı kategoride iki ülke... Peki Almanya ve İspanya kıyasına ne demeli? 2008 öncesi Almanya 8.000, şimdi yine 8.000... İspanya ise 16 bin iken, şimdi 8.600! İkisi de AB üyesi, ikisi de euro kullanıyor... Bu tablonun sonucu; tabii ki ABD'yi "sat" Çin'i "al" veya Almanya'yı "sat" İspanya'yı "al" değil! Tablonun böyle olmasında, ülkelerin içinde bulundukları durum etkili. Bundan sonra da bu dinamiklere göre farklı fiyatlamalar yapılacak. ABD, iyi gelen verilerden sonra teşvikleri azaltmayı tartışacak. Çin, büyümesi önceki yıllara göre oldukça düşük olmasına rağmen, fazla ısınan konut piyasasını soğutmaya çalışıyor. Avrupa Birliği ise "sözde" kalan "merkez" desteğinin gölgesinde, işsizlik ve güneyin daralan ekonomileriyle mücadele edecek. 

Dönelim bize; Türkiye yaptığı reformlarla, düşük hane halkı borç oranıyla, dinamik demog-rafik yapısıyla ve son dönemde özellikle doğrudan yatırımları yakından ilgilendiren çözüm süreciyle gelecek vadediyor. Daha yapılacak çok iş var. Son gelen istihdam verilerinde hizmet sektörünün ağırlığı yüzde 50, sanayi ise yüzde 19... Bankacılık sektörünün de büyümesi, reel sektörün çok üzerinde... Tüketim toplumu olduğumuza işaret eden bu oranlar; sürdürülebilir büyüme ve azalan cari açık için tersine dönmeli. Önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerin ardından da istikrar ortamının devamını sağlarsak; o zaman endekste 6'lı rakamları görür, borsamızdan da bir sıfır atmayı konuşabiliriz.