Halkın yoksulluk çektiği ülkede her gün düzenlenen bombalı saldırılar ve suikastlarda ayda ortalama 300 Iraklı hayatını kaybediyor. IRAK'TA İSTİKRAR YOK
5 ay önce genel seçimler yapıldı, ama hâlâ hükümet kurulamadı. Her ay ortalama 300 Iraklı bombalı saldırılar ve suikastlarda ölüyor. Ortada Irak'ı düşünen yok...
KİTLE İMHA SİLAHI İDDİASI
Bilim adamları ve uzmanların, ülkede kitle imha silahı bulunduğu iddialarına rağmen, 7 yıl önce işgal edilen Irak'ta, hâlâ silahlardan bir tane dahi bulunamadı...
ABD, 2003'te Irak'ı tamamen uydurma gerekçelerle işgal ederken yaptığından daha büyük bir hata yaparak, ülkede güvenlik ve istikrar sağlanmamışken, dahası toprak bütünlüğü hiçbir şekilde teminat altına sokulmamış ve fiili bölünme hukuki bölünmeye dönüşmek üzereyken, yerel güvenlik güçlerini eğitmekten sorumlu 50.000 asker dışındaki birliklerini Irak'tan çekiyor.
GENEL SEÇİMLER YAPILDI AMA...
Obama yönetimi, Afganistan'da yürütülmekte olan askerî operasyonlara öncelik verme kararı alırken tamamen ABD'nin milli menfaatleri perspektifinden hareket ediyor. Genel seçimlerin yapılmasının üzerinden 5 ay geçmesine rağmen halen hükümet kurulamaması, her ay ortalama 300 Iraklının düzenlenen bombalı saldırılarda veya suikastlarda ölmesi, Irak nüfusunun dörtte birinin yoksulluk sınırının altında yaşaması, çalışabilir Iraklıların üçte birinin işsiz olması, bir milyon kadının dul, üç milyon çocuğun yetim durumda olması Washington'daki karar vericilerini çok da fazla ilgilendirmiyor.
ABD yönetimi, kendilerinin sebep olduğu Irak'taki bu büyük insanlık felaketiyle ilgili yorum yapmak yerine, çekilmenin petrol fiyatlarını nasıl etkileyeceği ya da İran'ın bölgedeki faaliyetlerinin artışa geçip geçmeyeceği gibi "stratejik" konulara kafa yormayı tercih ediyorlar.
KİTLE İMHA SİLAHI BULUNAMADI
Hâlbuki ABD, 21. Yüzyılın başındaki bu trajedinin mimarıdır. Eski Başkan George W. Bush, Mart 2003'te ABD'nin Irak'a saldırmasıyla başlayan süreçte hayatını kaybeden 1 milyon 200 bin Iraklının katilidir. Irak'ı kitle imha silahları üretmek ve bu silahları ABD ve müttefiklerine karşı kullanma planı yapmakla itham ederek saldırısını meşrulaştıran ABD yönetiminin, yedi yıllık işgal sırasında tek bir kitle imha silahı bile bulamadığını unutmamak gerekir. George W. Bush, bütün uluslararası hukuk kurallarını çiğneyerek bir ülkeyi haksız gerekçelerle işgal etmiştir. Dahası o işgal sırasında ABD askerleri ve ABD ordusunda çalıştırılan özel güvenlik firmalarının görevlileri, sorgusuz sualsiz binlerce Iraklıyı öldürmüşlerdir. Ebu Gureyb Cezaevi'nde yapılan işkencelerin görüntüleri, işgalci Amerikan ordusu içinde azımsanmayacak sayıda ruh hastası askerin bulunduğunun da delilidir. Uluslararası hukuk açısından en acı olanı, apaçık bir şekilde insanlığa karşı suç işleyen bir adamın ellerini kollarını sallayarak dolaşabilmesine izin verilmesidir. Dünyada hiçbir etkili merci, ne "Haçlı ruhuna sahip" George W. Bush, ne de onun iş birlikçisi, belge sahtekârı Tony Blair hakkında gerçekten sonuç doğuracak bir dava açamamaktadır.
BİLİM ADAMLARININ YALANLARI
En az bunlar kadar acı olan bir şey de, Bush ve suç ortakları, Irak'ın kitle imha silahları bulundurduğu yalanını ortaya attıklarında, bu yalanı gerçekmiş gibi gösteren açıklamalarda bulunan bazı sözde bilim adamlarının ve "think tank" uzmanlarının, yalanlar ortaya çıkmış olmasına rağmen bir özür dahi dilemeye tenezzül etmeden unvanlarını kullanmaya devam etmeleridir. Bilim adamı bağımsızlığını değil, sahiplerinin sesleri olmayı tercih eden ve sayısız "mümtaz" numunesi ülkemizde de bulunan bu kişiler maalesef gerçek uluslararası ilişkiler uzmanlarının itibarlarını da zedelemişlerdir.
BM'NİN ÇARESİZLİĞİ VE YAŞANAN DRAM
Ruanda, Eski Yugoslavya ve Kosova'da işlenen insanlığa karşı suçlar dolayısıyla yargılanan ve mahkûm olanların dosyalarına bakıldığında, Irak'ta yaşananların müsebbibi pek çok Amerikalı ve İngilizin neden yargı önüne çıkartılamadığı, cevabı hem çok kolay hem de çok zor bir soru olarak akıllara gelmektedir. 2003-2010 döneminde Irak'ta yaşananlar Birleşmiş Milletlerin çaresizliğinin ve işlevsizliğinin de somut bir vesikasıdır.
ÖNCE SİYASİ İSTİKRAR
Irak'ın içinde bulunduğu kaostan kurtulması için önce ülkenin siyasi istikrarının sağlanması icap eder. Bu noktada sorumluluk alabilecek ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Diplomatik Muhakeme'de defalarca dile getirdiğimiz, Irak'a komşu ülkelerin üye olacağı yeni bir Sadabat Paktı kurulması yoluyla, ülkenin toprak bütünlüğü garanti altına alınmalıdır. Yoksa bölünme yakındır. Tabii, daha çok çatışma ve can kaybı da...