FİLİSTİN "DEVLET" İSTİYOR Filistin 1967 Arap-İsrail savaşı öncesi sınırlarına sahip, başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulmasını istiyor. İsrail ise mümkün olanın en azını vermenin peşinde. ÇÖZÜMSÜZ KONULAR Taraflar arasında defalarca tartışılan Kudüs'ün statüsü, Filistin'in sınırları, mültecilerin dönüşü ve Yahudi yerleşimciler gibi konularda anlaşmaya varılmasını ummak için hiçbir sebep yok. Birleşmiş Milletler, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Rusya Federasyonu'ndan oluşan Orta Doğu Barış Dörtlüsü'nün himayelerinde ayakta tutulmaya çalışılan Barış mekanizması, İsrail-Filistin-Lübnan üçgeninde yaşanan gelişmeler sebebiyle daha önce defalarca sekteye uğramıştı. En son İsrail'in Gazze operasyonundan dolayı 2008'de kesilen Filistin-İsrail barış görüşmeleri, ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama'nın girişimiyle 3 Eylül'de yeniden başladı. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun yanı sıra, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ve Ürdün Kralı Abdullah da Beyaz Saray'da yapılan ilk görüşmede hazır bulundular. Görüşmelere Ramazan Bayramı'ndan sonra (14 Eylül'de) bu kez Mısır'ın tatil beldesi Şarm El Şeyh'te devam edilmesi kararlaştırıldı. ÜMİTLER BOŞA ÇIKABİLİR Filistin'in bu görüşmelerden elde etmek istediği, 1967 Arap-İsrail savaşı öncesi sınırlarına sahip, başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulmasıdır. İsrail ise bir yandan ülkenin güvenliğini garanti altına almak isterken, bir yandan da Filistinlilere mümkün olanın en azını vermenin peşindedir. Görüşmeler yeniden başlarken, İsrailli yetkililer, Filistinlilerin talep ettiklerinin tamamını elde etmesinin asla mümkün olmadığını uluslararası medya önünde açıkça dile getirmekte bir beis görmüyorlar. Maalesef İsrail tarafı acı bir hakikati dile getiriyor. Çok uzak bir ihtimalle, Nihai Statü görüşmelerinde ilerleme olsa dahi, Filistinliler ümit ettiklerinin çoğunu elde edemeyecekler. 1967 sınırlarına ulaşmak mümkün değil. Zira İsrail aradan geçen 43 yıl boyunca Filistin topraklarının bir bölümünü ilhak etmiş ve üzerlerine Yahudileri yerleştirmiş. Bu yerleşimlerin çıkmaya niyetleri olmadığı gibi, İsrail'de herhangi bir siyasi partinin de, Yahudi yerleşimcilerin tamamını işgal altındaki Filistin topraklarından çıkartma gibi bir planı yok. Masada duran diğer bir büyük problem de, Ürdün, Lübnan, Suriye ve Mısır gibi ülkelere dağılmış bulunan Filistinli mültecilerin ülkelerine dönüşlerine izin verilip verilmeyeceği. Bugün sayıları 4 milyonun üzerinde olan bu insanların geri dönüşünün Filistin-İsrail dengesini allak bullak edeceğini düşünen İsrail tarafı, geri dönüş fikrine sonuna kadar karşı duruyor. Daha önce taraflar arasında defalarca tartışılmış ve bir sonuca ulaşılamamış olan Kudüs'ün statüsü, Filistin devletinin sınırları, mültecilerin dönüşü, Yahudi yerleşimcileri, suyun paylaşımı gibi konularda bu kez anlaşmaya varılmasını ummak için hiçbir sebep yok. Tam tersine sürecin başarısız olacağını tahmin etmek için çok gerekçe var. Bir kere, Mahmut Abbas Filistin halkının tamamını temsil etmiyor. Filistin'in bölünmüşlüğü sürüyor. HAMAS, Abbas'ın müzakere masasındaki pozisyonunu tanımadığını çoktan ilan etti. Dahası, 13 Filistinli silahlı grup HAMAS şemsiyesi altında bir araya gelerek, İsrail'e karşı silahlı mücadeleyi sürdürme kararı aldılar. Bu örgütler, barış sürecini tanımadıklarını gösteren eylemlere hız verecekler. Şiddet arttıkça, barış ümitleri solacak. OBAMA ETKİLİ DEĞİL İkincisi, İsrail'de Netanyahu başkanlığındaki koalisyon hükümetinin, Filistinlilere en ufak bir taviz vermesi bile mümkün değil. Netanyahu'nun Yahudi yerleşimciler ya da Kudüs konusunda verebileceği küçük bir yumuşama işareti dahi aşırı sağcıların hükümetten çekilmesine ve İsrail'de bir siyasi kriz yaşanmasına yol açabilir. Üçüncüsü, ABD Başkanı Obama İsrail üzerinde baskı uygulayabilecek bir güce sahip değil. Kamuoyu yoklamalarında popülaritesi giderek düşen Obama'nın Kasım ayındaki ara seçimlerden güç kazanarak çıkması için Musevi lobisinin desteğine ihtiyacı var. İsrail'in üzerine giderek, ABD'deki Musevilerin desteğini alamayacağını çok iyi bilen Obama, tarafları masaya oturtmuş olmakla yetinecek gibi görünüyor. Sonucu hakkında iyimser olmak için pek sebep olmasa da, Barış Süreci'nin yeni bir safhası başlıyor. Kısa süre öncesine kadar taraflar arasındaki arabuluculuk rolünden övgüyle söz edilen Türkiye ne Beyaz Saray toplantısına, ne de Şarm el Şeyh'e davet edildi. Anlaşılan Türkiye'nin bu denklemde yer almasını istemeyenler çoğunlukta.