DESTEK GİDEREK AZALIYOR G-20 toplantılarının ekonomik değerlendirmeler yanında insani boyutunun yetersiz olması bu oluşuma verilen desteği azaltırken geleceğini de belirsiz hale getiriyor. İNSANİ GELİŞMİŞLİK BOYUTU G-20 üyesi birçok ülkenin "İnsani Gelişmişlik" sıralamasında çok arkalarda yer alması da, bu oluşumla ilgili yaman bir çelişkiyi de gözler önüne seriyor. Dünyanın ekonomik açıdan en gelişmiş 19 ülkesi ve AB'yi içeren G-20 ülkelerinin bu yılki sonbahar zirvesi 11-12 Kasım tarihlerinde Güney Kore'nin başkenti Seul'de yapılacak. 1999'da oluşturulduğunda katılımcı ülkelerin maliye ve ekonomi bakanlarından meydana gelen ve gevşek yapıda bir bünyeye sahipken, uluslararası ekonomik krizin yaşanmaya başladığı Kasım 2008'den itibaren G-20 toplantıları, devlet ve hükümet başkanlarının da katıldığı bir mini Birleşmiş Milletler toplantısı görüntüsü vermeye başladı. Geride bıraktığımız iki yıl içinde Washington, Londra, Pittsburgh ve Toronto'da yapılan toplantılarda alınan kararlar çerçevesinde "kriz"in daha da derinleşmesinin önüne geçilmeye çalışıldı. Seul toplantısında da, bugüne kadar alınan tedbirler gözden geçirilerek, kriz sonrası ekonomik büyümenin tekrar nasıl sağlanabileceği tartışılacak. DÖRT TEMEL KONU G-20 Seul Zirvesi'nin gündeminde dört temel konu var: > Ekonomik krizin yaralarını sarmaya dönük tedbirlerin gözden geçirilmesi. > Güçlü, istikrarlı ve dengeli bir büyüme için çerçeve çizilmesi. > Uluslararası mali düzenleyici sistemin güçlendirilmesi. > Uluslararası mali kurumların mo- dernleştirilmesi. Bu gündem maddelerine bakıldığında, dünyanın toplam nüfusunun üçte ikisini, dünyadaki toplam gayrisafi yurtiçi hâsılanın %80'ini ve toplam ticaretin %90'ını temsil eden G-20 ülkelerinin ortak çalışma konusunda güçlü ve sarsılmaz bir irade göstermeye devam ettikleri düşünülebilir. Fakat kurumsallaşması tamamlanmamış, daha ziyade ad hoc (geçici) bir görüntü veren bu organizasyonun, tüm ülkeleri etkileyen uluslararası ekonomik krizin hafiflemesine paralel olarak anlamını kaybedeceğine dair güçlü göstergeler var. Bir kere, G-20'nin mevcut yapısına dönüşmesi temel bir ihtiyaçtan, krizin devasa etkilerinin önlemesine duyulan ihtiyaçtan olmuştu. Krizin hafiflemesine paralel olarak, ülkelerin ekonomik konularda beraberce çalışmaya devam etmeleri için güçlü gerekçeler mevcut değil. Kaldı ki, ekonomik krizi diğerle- rine göre daha hafif yaşayan ülkeler zaten alınan tedbirlere büyük bir iştiyakla katılmamışlardı. Şimdi asgari müştereklerde bile buluşmaya yanaşmamaları ihtimali var. İkincisi, dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD'nin Merkez Bankası'nın G-20 Zirvesi'nden hemen önce, bu toplantıda istişare etmeye dahi gerek duymadan, "milli ekonomiyi canlandırmak için" 600 milyar dolarlık hazine tahvili daha alacağını açıklaması, bazı G-20 ülkeleri arasında ciddi bir memnuniyetsizlik dalgasına yol açtı. Brezilya Maliye Bakanı, "helikopterden dolarlar yağdırarak hiçbir sorunu çözemezsiniz. Para politikasının yanında, güçlü bir maliye politikasına da ihtiyacınız var" derken, Almanya ve Çin bu adımın bir "para birimi savaşına" dönüşebileceği ikazında bulundular. Hâlihazırda Yuan'ın değerini yükseltmesi yönünde ABD'nin baskılarına maruz kalmakta olan Çin, piyasaya girecek yüz milyarlarca doların, kendi dış ticaretine büyük zarar vereceği endişesini açıkça dile getirmeye başladı. Seul Zirvesi'nden hemen önce ABD'ye karşı duyulan güvensizliğin yükselişe geçmesi, G-20'nin geleceği hakkında da yeni bazı tereddütleri tekrarladı. GELİŞMİŞLİĞİN ÖLÇÜSÜ Üçüncüsü, Birleşmiş Milletler tarafından geçen hafta açıklanan 2010 İnsani Gelişme Raporu'nun, sadece Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla ve Kişi Başı Milli Gelir gibi göstergelerin, bir ülkenin gelişmişlik düzeyinin tayin edilmesinde kullanılamayacağını bilimsel bir şekilde ortaya koyması, G-20'nin tartıştığı salt ekonomik konuların, dünyadaki eğitimsizlik, yoksulluk, salgın hastalıklar, insan hakları, kadın hakları gibi temel insani problemlerin çözümünde ne kadar etkili olduğu sorusunu yeniden akla getirdi. G-20 toplantılarının insani boyutunun yetersizliği, bu toplantılara verilen kamuoyu desteğini azaltırken, halkın desteğinden yoksun hale gelen bu oluşumun geleceğini de belirsiz hale getirebilir. Halen G-20 üyesi olan Arjantin'in 46., Suudi Arabistan'ın 55., Meksika'nın 56., Rusya'nın 65., Brezilya'nın 73., Türkiye'nin 83. ve Güney Afrika'nın 110. sırada olduğu 169 ülkelik İnsani Gelişmişlik sıralaması, "dünyanın en gelişmiş 20 ülkesi" sayılan bu ülkelerin, aslında ne kadar "gelişmiş" olduklarını göstererek, G-20'nin yaman çelişkisini gözler önüne seriyor. Seul'deki G-20 Zirvesi belki de, ekonomik büyümenin sosyal alana yayılan tedbirlerle desteklenmemesi durumunda orta vadede tüm insanlık için kalıcı çözümler sağlamayacağının tartışıldığı bir platforma dönüşebilir. Ama böyle bir iyimserlik için yeterli olumlu işaret yok. PROTESTOLAR GİDEREK ARTIYOR 11-12 Kasım tarihlerinde Güney Kore'nin başkenti Seul'de yapılacak olan G-20 ülkelerinin bu yılki sonbahar zirvesi için G. Kore'nin başkentinde olağanüstü tedbirler alınırken, zirve ile protestolar da devam ediyor.