Genişletilmiş enerji konsepti

A -
A +

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Avrupa’ya gaz sevkiyatında TürkAkım’ın kapasitesinin geliştirilmesini önermesi sürpriz oldu. Kuzey Akım hattının geçtiğimiz haftalarda sabotaj olduğu değerlendirilen patlamalar sonucu devre dışı kalması başta Almanya olmak üzere Rus doğalgazına bağımlı ülkelerde endişeyi artırdı. TürkAkım’a -bugün karar verilse- yeni hatlar eklenmesi en az 2 yıl sürecek. Dolayısıyla, Putin’in önerisinin hemen olumlu sonuçlar üretmesi mümkün değil. Diğer taraftan, Putin’in önerisinin Avrupa’nın Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltacak değil artıracak bir proje olduğu da ilk bakışta görülebilir. Böyle olduğu için de Ukrayna krizi sürerken AB ülkelerinin büyük çoğunluğunun buna sıcak bakacağını sanmıyorum.

Ortada bir realite var: Avrupa, alternatif kaynaklarla enerji ihtiyacının tamamını temin edemiyor. Türkiye’nin de nükleer enerji devreye girdiğinde bile dışarıdan gelecek hidrokarbon rezervlerine ihtiyacı sürecek. Karadeniz’de ve muhtemelen Doğu Akdeniz’de çıkarılan / çıkarılacak rezervlerin devreye girmesi Türkiye’yi önemli ölçüde rahatlatacak; ama dışa bağımlılığını tamamen gidermeyecek. Rusya ise, doğalgazını ve petrolünü istediği fiyattan dışarıya satamazsa ekonomik sıkıntı yaşayacak. Yani Avrupa ve Türkiye’nin sürdürülebilir enerji teminine, Rusya’nın da istikrarlı enerji satışına ihtiyacı var.

Avrupalıların yaşadığı Rusya’ya bağımlılık endişesini Türkiye’nin de yaşamaması için hiçbir sebep yok. Liderler düzeyindeki sıcak diyalog sayesinde bugün var olan Türkiye-Rusya çoklu iş birliğinin ileride de varlığını sürdürebilmesi ancak ortak çıkar öngören kalıcı bir hukuki zemine oturtulabilirse mümkün olabilir.

Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının inşasından bu yana geçen süre zarfında Türkiye’nin enerji denkleminde oynadığı başlıca roller, tüketici ülke ve transit ülke rolleriydi. Artık başka bir döneme giriyoruz. Türkiye, petrol ve doğalgaz için transit ülke olmanın yanı sıra, kendi bulduğu ve çıkardığı hidrokarbon rezervlerini de uluslararası piyasalara pazarlayan ülke konumuna yükselmeye hazırlanıyor. Enerji politikalarımızda yeni bir safhaya geçerken, her zaman yorulmadan söylediğim, Doğu Akdeniz’de MEB ilan edilmesinin yanı sıra atılması gereken 3 adım daha var:

1-Türkiye’nin Uluslararası Enerji Strateji Belgesi hazırlanmalıdır. Bu belge, net tüketici veya transit ülke değil, üretici ülke vizyonuyla şekillendirilmelidir. Genişletilmiş bir enerji konsepti de ihtiva edecek belgede, Rusya ile yeni alternatiflerden, KKTC’nin ruhsatlandırdığı sahalara, Libya sahasından Karadeniz rezervlerine kadar hidrokarbon potansiyelinin gelecekteki kullanımına ilişkin projeksiyonlara yer verilmelidir. Belgede aynı zamanda, nükleer, güneş, rüzgâr, jeotermal, hidroelektrik, termik, dalga vs diğer enerji kaynaklarının mevcut ve önümüzdeki yıllardaki durumuna ilişkin bütüncül bir öngörü geliştirilmelidir.

2-Açık deniz hidrokarbon rezervlerinin aranması, bulunması ve sondajıyla ilgili millî altyapıya sahip olan Türkiye’nin, bunları tam kapasiteyle çıkarma ve uluslararası pazarlara nakletmeye dair tek başına yapabilecekleri sınırlı olduğundan, uluslararası iş birliği arayışlarına hız verilmelidir. Bilhassa Doğu Akdeniz kaynakları için Türkiye ve KKTC’nin yanı sıra, Azerbaycan, Rusya, Katar, İtalya gibi devletlerin şirketlerinin katılabileceği bir konsorsiyum için çaba gösterilebilir.

3-Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birkaç kez dile getirdiği, tüm tarafların katılımıyla Akdeniz Konferansı için ısrarcı olunmalı, kıyıdaş ülkelerin yanında bu bölgede çıkarları olan diğer devletlerin de katılacağı bir platformun meydana getirilmesi için gayret sarf edilmelidir.

Türkiye ile Rusya arasındaki enerji iş birliği Doğu Akdeniz’e de taşınabilirse, bugüne kadar Türkiye dışarıda bırakılmak suretiyle inşa edilmeye çalışılan enerji denklemi baştan aşağıya değişecektir. Ukrayna krizi sona ermeden bu yönde herhangi bir adım atılmasını beklemek gerçekçi değildir. Ama en azından akademik ve düşünce kuruluşu seviyesinde fizibilite çalışmalarına başlanmasının önünde de bir engel bulunmamaktadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.