BASKI VE ŞİDDET ÇÖZÜM OLMADI Her ne kadar, ekonomik sebeplerle ateşlenmiş olsa da, Tunus'taki ayaklanmanın arkasında; "yoğun yolsuzluk iddiaları, insan hakları ihlalleri, demokrasi eksikliği ve otoriter rejim" gibi sebepler bulunmaktadır. CEZAYİR VE MISIR DİKEN ÜSTÜNDE Tunus'ta yaşananlar, en fazla diğer Arap ülkelerinin yöneticileri tarafından endişeyle karşılanmaktadır. Özellikle Cezayir, Mısır ve bazı Orta Doğu ülkeleri, bu endişeyi en fazla hisseden ülkelerin başında geliyor Tunus'ta 1987'den beri devlet başkanlığı makamında bulunan Zeynelabidin Bin Ali'nin koltuğunu ve ülkesini terk etmesine yol açan gelişmeler, Arap dünyasındaki mevcut yönetimlerin geleceğine ilişkin pek çok soruyu akla getirdi. 21 yüzyılın hemen başında Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan'da meydana gelen gül, portakal ve lale "devrim"leriyle ilişkilendirilerek, "Yasemin Devrimi" olarak adlandırılan Tunus olaylarının, Mağrib'ten Mümbit Hilal'e kadar geniş bir alanda ne gibi sonuçlara yol açabileceği merak ediliyor. ŞİDDET EYLEMLERİ ARTABİLİR Akla ilk gelen soru, Tunus'ta bundan sonra ne olacağı. Başbakan Muhammed Gannuşi yönetimi ele aldığını açıklamıştı. Fakat mevcut Tunus anayasası, devlet başkanının ölümü ve görevinden ayrılması gibi durumlarda başbakana değil, meclis başkanına devlet başkanlığına vekâlet etme yetkisi veriyor. Böyle olunca da, Meclis Başkanı Fuad Mebazza, yemin ederek vekâlet görevine başlamasının hemen ardından, Başbakan Gannuşi'ye hükümet kurma görevini verdi. Gannuşi'nin 60 gün içinde devlet başkanlığı seçimi yaptırması gerekiyor. Eğer gerçekten devlet başkanlığı seçimi yapılabilirse, o güne kadar geçecek süre zarfında Tunus'ta mevcut karmaşanın devam edeceği düşünülebilir. WikiLeaks'te açıklanan ABD belgelerine göre, kapsamlı yolsuzluklara bulaşmış olan Bin Ali'nin yakın akrabalarından başlayarak, eski yönetimin üst düzey bürokratlarına, gösteri yapan halka ateş açan güvenlik yetkililerine, Bin Ali ile yakın ilişki içinde bulunan iş adamlarına kadar çok geniş bir gruba karşı şiddet içeren eylemlerde artış görülebilir. İşsizlik, yoksulluk ve açlıktan şikâyet eden halkın, sokaklardaki otorite boşluğundan istifade ederek, yağmacılık yapması -bundan önceki birçok örnekte görüldüğü gibi- kaçınılmazdır. Bu da Tunus'un bir süre daha güvenliğin olmadığı bir ülke olarak kalmasına yol açabilir. Başbakan Gannuşi'nin bir milli mutabakat hükümeti kurmak ve seçimin adil biçimde gerçekleşmesini sağlayacak tedbirleri almak yerine, kendisinin devlet başkanlığını teminat altına alacak bir taktik çerçevesinde hareket etmesi, ülkedeki huzursuzluğun devamını getirecektir. Zira her ne kadar, ekonomik sebeplerle ateşlenmiş olsa da, Tunus'taki ayaklanmanın arkasında yatan en önemli gerekçelerden biri ülkedeki yoğun insan hakları ihlalleri, demokrasi eksikliği ve otoriter rejimdir. Arap Dünyası'nın, başta Fransa ve İtalya olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleriyle en sıkı sosyal ilişkiler içinde bulunan ülkesinde, Bin Ali sonrasında yeniden antidemokratik bir yönetimin tesis edilmesi Tunus halkı tarafından kabul edilmeyecektir. Tunus'ta yaşananlar, en fazla diğer Arap ülkelerinin yöneticileri tarafından endişeyle karşılanmaktadır. Özellikle Tunus'la aynı günlerde sokak olaylarına sahne olan Cezayir ve Noel'de gerçekleşen İskenderiye olayından sonra Müslümanlarla Koptik Hristiyanlar arasında gerilimin giderek arttığı Mısır, Tunus gelişmelerinin kendilerine sıçramasını önlemek için yoğun bir çaba içindedirler. Tunus gibi laik bir otoriter rejime sahip olan Cezayir, 2002'de sona eren ve yaklaşık 120.000 kişinin ölümüne sebep olan "laik-İslamcı" çatışmasının yaralarını henüz sarmışken, şimdi de, liberallerin ve aşırı sağcıların öncülüğünü yaptığı daha çok demokrasi istekleriyle çalkalanmaktadır. 2008'de Devlet Başkanı Abdülaziz Buteflika'nın görev süresinin önündeki sınırlamaların kaldırılmasından sonra, söz konusu muhalefet, bilhassa sosyal medya araçlarını kullanarak daha aktif hale gelmiştir. Gıda fiyatlarındaki yükseliş ve işsizlik sebebiyle, Tunus olaylarıyla eş zamanlı olarak Cezayir'de de başlayan gösteriler şimdilik yatışmış gözükse de, Tunus ayaklanmacılarının "başarısı" Cezayir muhalefetini cesaretlendirecektir. Mısır'da ise Eylül 2011'de yapılması planlanan devlet başkanlığı seçimi öncesinde gerginliğin giderek artması beklenebilir. Ülkeyi 1981'den beri yöneten Hüsnü Mübarek'in devlet başkanlığına tekrar aday olması, ya da oğlu Gamal Mübarek'i öne çıkarması söz konusu olursa, başta Müslüman Kardeşler hareketi olmak üzere, radikal ve liberal muhalefetin sokaklara dökülmesi ve Tunus örneğinden istifade etmeye çalışmaları sürpriz olmayacaktır. ORTA DOĞU DA TEDİRGİN Gıda fiyatlarındaki olağanüstü yükselişin halkı sokaklara döktüğü bir diğer Arap ülkesi olan Ürdün'de ise durum diğer iki örnekten daha da girift bir özellik taşımaktadır. Ülke nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan Filistinlilerin, ABD ve İngiltere destekli Haşimi krallık yönetimiyle uyumsuzlukları, şimdilik yoksulluk ve açlık temelli gözüken muhalif dalganın farklı bir boyuta taşınmasına sebep olabilir. İsrail aşırı sağının, eğer bir Filistin devleti kurulacaksa, bunun Ürdün'ün bir bölümünü de içermesi gerektiği yönündeki görüşleri kulak ardı edilmemelidir. Zaten İngilizler tarafından, Şerif Hüseyin'in oğlu Abdullah'a bir taht bulmak için İngilizler tarafından sun'i biçimde kurulmuş bu devletin geleceği Filistin sorununun nasıl çözüleceğiyle doğrudan ilintilidir. 21. yüzyılın ilk çeyreği, tek parti yönetimleri, diktatörlükler ve krallıkların Orta Doğu'daki varlığının sona ereceği bir dizi gelişmeye sahne olabilir. Tam tersine, iktidardan gitmemek için kendi halklarına kurşun sıkmayı göze almış yönetimlerin daha fazla despotlaşması da söz konusu olabilir. Elbette, enerji kaynaklarına tahakküm etme önceliklerinden vazgeçmemiş olan bölge dışı aktörler, bu gelişmeleri istedikleri gibi yönlendirmeye çalışacaklardır. PROTESTOLAR BİR AY ÖNCE BAŞLAMIŞTI Tunus'ta yaklaşık bir ay önce başlayan ve onlarca kişinin ölümüne yol açan protesto gösterileri, 1987'den beri?ülkeyi yöneten Devlet Başkanı Zeynelabidin Bin Ali'nin yurt dışına kaçmasıyla noktalandı.?Ancak?diplomatik?çevreler,?ülkede?yağmalama?olaylarının?devam?edebileceği uyarısında bulunurken, Tunus'taki gelişmelerin bazı Arap ülkelerine de sıçrayabileceğini iddia ediyor.