Ailesinin huzur ve saadeti için hikâyeler tasarlıyordu

A -
A +
Tam tekmil giyinmiş olarak babacığı da geldi. “Bismillah” çekerek sofraya oturdular.
 
Oğluna bir şey demek istiyordu ama son anda vazgeçti Şükriye Hanım. Konuşmadan göz diliyle “haydi kahvaltıya” dedi, elinden tuttu ve soluğu sofranın başında aldılar…
Eski tarzda tahta sofra, bir büyükçe bezin üzerine kurulmuştu. Birkaç dilim ekmek, bir tabakta köy peyniri ve iki boş bardak vardı. Anacığının getirdiği demlikle kahvaltı yapılacak sofra tamamlanmıştı. Ali’nin gözü iki boş bardağa takılmıştı. Uyuyan kardeşlerini saymasaydı yine de bir bardak eksikti. Evde bardak mı yoktu, yoksa çay iki kişiye yetecek kadar mıydı? Belki de erkenden okula ve işe gidecekler içindi bu zahmetler.
Anacığı, zevkle bardakları doldururken çaydan çıkan buhar, helezonlar oluşturarak tavana doğru yükseliyor, sonra da eriyip kayboluyordu. Ali’nin ipe sapa gelmez dünyasını da alıp alıp uçuruyordu sanki.
Bu arada tam tekmil giyinmiş olarak babacığı da çıkıp geldi. “Bismillah” çekerek sofraya oturdular.
Karı koca şakalaşmadan edemezdi, hem sohbet hem latifeler sabah alacasında fukara evine neşe saçıyordu. Daha çok Şükriye Hanım anlatıyordu. Babaya sıra geldiğinde, söyleyecek söz kalmıyor gibiydi. Ali, ailesinin huzur ve saadeti için hikâyeler tasarlıyordu, işi kolay olmayacağa benziyorsa da o kararlıydı. Bir kere kafaya koymuştu; eve, evdekilere ve bütün düşkünlere yardım edecekti.
Şükriye Hanım durmuyordu, aklına ne geliyorsa; ne var, ne yoksa anlatıyordu. Ufak bir çocuk iken annesini kaybettiğinden bahsettiğinde sesindeki titreme, ailenin sabah keyfini kaçırmış; hem Yusuf’u, hem de Ali’yi üzmüştü. “Tek babam yaşıyor ama…” dedi, kaldı. Yusuf, hikâyenin geri kısmını bildiğinden mi, yoksa altında bir başka acı daha çıkacağını anladığından mı ne mevzuyu değiştirdi.
-Aliciğim demek bugün siftah yapacaksın.
-İnşallah baba. Çok heyecanlıyım çok!
-Hadi hayırlısı, Cenâb-ı Allah mahcup eylemesin, derken gözü hanımına takıldı. O başka âlemlerdeymiş gibiydi. Kimseyi dinlediği yoktu.
-Bir babam var, onu da senelerdir görmedim Bey! Yaşı pek ilerledi, kadını olmayan bir kulübede ne yapar, ne eder hiç bilmiyorum? Daha doğrusu bilmek de istemiyorum. Zaten bana bir defacık olsun dert yandığını duymadım. Hep iyidir, keyfi yerindedir, ahiret yolculuğuna hazırlandığını, bu dünyada şikâyet etmeyi, edilmeyi defterinden sildiğini söylerdi. “Ah” edip derin bir nefes çekti Şükriye Hanım. Sonra da devam etti aklına gelenleri anlatmaya. Kimsenin yüzüne bakmıyordu. Ali, söze girdi:
-Dedem, şimdi nerede anne?
-Ben de senin gibiyim; nerede, ne hâlde olduğunu bilmiyorum oğlum! Sağlıklı yaşadığını, huzurlu ve iyi olduğunu öğrenseydim yeterdi, en azından rahat ederdim ama imkânlarımız müsait değil. Birileri güzel haberler getirse bile, gözümle görmedikten sonra yine de içim hoş olmaz Ali’m…
Böyle bir şey bekliyordu ki Yusuf hemen devreye girdi...
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.