Anneciğim birden ciddileşti ve bön bön yüzüme baktı!

A -
A +

Fazla sözü uzatmadım, muhabbetle kolunu tuttum sıkı sıkıya… Uzun zamandır böyle bir atmosferde anne kız olarak olmamıştık.

 

 

Sadece; “Ya Rabbim sen her şeye kadirsin!” dedim. Anneciğim birden ciddileşti, bön bön yüzüme baktı:

 

- Kız Jale! Sen ha!

 

- Ben ya!

 

- Kız, yanlış bir şey duymadım değil mi?

 

- Yok anneciğim yanlış duymadınız! Bilerek ve içimden gelerek Allah'ıma sığındım.

 

- Aklıma mukayyet olmalıyım! Birkaç saat içinde neler duydum, neler yaşadım aman Allah’m!

 

- !!!

 

Fazla sözü uzatmadım, muhabbetle kolunu tuttum sıkı sıkıya… Uzun zamandır böyle bir atmosferde anne kız olarak olmamıştık. Bakalım bizi daha ne sürprizler bekliyordu.

 

                         ***

 

     ABANT'TA BİR HAFTA SONU

 

Çok zor günler geçiriyorduk ailecek. Hayatta bizi daha neler bekliyordu hiç bilemiyorduk. Bu arada şunu iyice anlamıştım ki dünya o sandığımız gibi “vur patlasın, çal oynasın…” kabilinden tozpembe rüyalar dünyası da değilmiş. Bir hastane odasındaki tefekkür, hakikatleri görmem için ufak bir aydınlık, çok az ipuçları verse de işin vahametini görür gibiydim. Biliyordum ki daha da her şey bitmedi…

     ***

 

Yorgun argın işten gelmiştim, kapıyı Tanju açtı, şaşırdım, ilk defa benden önce evde görüyordum. Elimde olmadan “Hangi dağda kurt öldü?” dedim. O da beklemeden cevabını yapıştırdı;

 

- Öyle kurt murt öldüğü yok Jale! İşimi erken bitirdim, evcil erkekler gibi de evime geldim! Kendi evime! Bizim, ikimizin evine!

 

- Yok bir de başkasının evine gitseydin Aaa! Söylediğine bak!

 

- Rahatsız olduysan, erken gelmemi beğenmediysen gideyim! Benim için mekân çok!

 

- Bahane mi arıyorsun yoksa Tanju?

 

- Hani sözün gelişi!

 

- !!!

 

Sözü uzatıp mücadeleyi alevlendirmek istemedim, zaten oldum olası da pek hoşlanmazdım böyle ağız dalaşından. Daha üstelemedim ve son sualine ise cevap vermedim. O hızla elbiselerimi değiştirdim, iki kahve yaptım, Tanju’nun yanına oturmuştum ki “zırrrrr!” diye kapının zili çaldı. Hani kibarca da değil, sanki biri basıp bırakıyor, diğeri başlıyordu. Çocuklar oynar ya o çeşitten bir sıkıntılı durum. Tepem attı. Tanju’yu beklemeden hemen koştum hızla kapıyı açtım, açmamla “Küt!” diye, kapanması bir oldu. Maalesef pencerelerden biri açık oldu mu cereyandan ağır kapı, gelenin yüzüne kapatılmış gibi oluyordu.

 

Aklıma yine aynı şeyler geldi. Tanju, suratı asık yanıma gelince, hakikati anlatır diye biraz bekledim:

 

- Duydun mu? dedi. Mahallenin çocukları bazen böyle kapıları çalarmış. Ben açsaydım usulüne göre nasihat eder gönderirdim. Demek sizden çekindiler!

 

- Ayol benim hangi çocuğa kötülüğüm oldu ki çekinsinler! Sonra kapı cereyandan çarptı! Ben çocuk mocuk görmedim!

 

- Çocuklar güzel ve alımlı hanımlardan çekinirler!

 

- Yok ya! Yine kafa buluyorsun!

 

- !!!

 

Bu sefer de o sustu. Susmak, ne güzel bir terapi, ne çabuk tesiri görünen ilaçmış meğer de haberimiz yokmuş. O sustu kazandı ama ben susacak mıydım? Onu zaman gösterecekti.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.