Aradaki perdeleri aşmak hem kabiliyet, hem de gayret ister...

A -
A +
Bu dünya ve dünya hırsı, hakikate kavuşmada kalın bir perdedir. Bu gaflet perdesi yırtılmadan arkasını görmek mümkün değil.
 
Nefise Hanım:
- O noktaya gelebilmek de bir saadettir. Bazıları öyle kaşarlanmış ki gök gürlese sinek vızıltısı sanıyor. Buradaki büyüklerimizin affına sığınarak konuşuyorum. Derler ki; Allahü teâlâ yok gibi görünen hakiki en büyük tek VARLIK, dünya ise var gibi görünen YOKLUK... Aradaki perdeleri aşmak hem kabiliyet, hem de gayret istiyor.
Yunus Emre’miz ne güzel söylemiş:
 
Ey beni yoktan var eden,
Kaldır perdeyi aradan…
 
- Ben de nereden duymuşsam bilmiyorum. Belki de anneciğimden, babacığımdandır.
 
Sen çekil ki aradan,
Kalsın seni Yaradan.
Derdik birbirimize...
- Bu dünya ve dünya hırsı, hakikate kavuşmada kalın bir perdedir. Bu gaflet perdesi yırtılmadan arkasını görmek mümkün değil. Mevlânâ Hazretleri “Şu dünya puthanesi hep senin yarattığın şekillerle, resimlerle dolu, şekil, nişan nerede, şekilsiz, nişansız olan nerede? Cenab-ı Allah kuluna şah damarından daha yakındır fakat ondan uzak olanlara da o kadar uzaktır…”
- !!!
- Niçin sustunuz Jale Hanım?
- O kadar derinsiniz ki inemiyorum. Dinlemek gibisi yok!
- Yüksek bir hissiyat. Her şey bizi yoktan var eden Rabbimizle var. Onunla diri. Hikmet ehli zatlar ne güzel söylemiş: “Sen su gibisin, ben de kuru bir dereyim. Ben seninle buluşmaktan gayri ne isterim?”
Bizler bir hayal ve rüyadan ibaretiz. Hâl böyleyken basit dünyalıklar için çırpınıp duruyoruz. Uyuyan kişi uykuda olduğunu bilse, rüyada gördüğü muhteşem hayatı ve hazinelerini uyanınca kaybettiğini anlasaydı hiç üzülür müydü?
Sesleri işitiyoruz, ama göremiyoruz. Havayı da göremiyoruz ama elimizi açıp yelpaze gibi sallayınca, havanın elimize çarptığını hissediyoruz. Bunun gibi, sıcaklık, soğukluk da göremiyoruz. Derimizle bunları hissediyoruz. Elektrik, ısı ve mıknatıs gibi enerjilerin de mevcut olduklarına inanıyoruz. Çünkü elektrik akımının hararet ve mıknatıs veya kimya reaksiyonları meydana getirdiğini, ısı gelince sıcaklık olduğunu, ısı azalınca soğukluk olduğunu hissediyor, mıknatısın demiri çektiğini görüyoruz. Dalgalanan bayrağı görüyoruz, rüzgârı göremiyoruz. Bedeni görüyor, ruhu göremiyoruz.
Büyüklerimiz yalvarırcasına diyor ki: “Ey insanlar! Ey menfaatini düşünmekten aciz olan zavallılar! Geçici olanların peşinde koşmayın, ebediyyen seninle olacak dostu ara…”
Niyazi Mısrî Hazretleri de şöyle demiş:
Dermân arardım derdime, derdim bana dermân imiş,
Burhân sorardım aslıma, aslım bana bürhân imiş!
 
Sağu solum gözler idim, dost yüzünü görsem deyu,
Ben taşrada arar iken, ol cân içinde cân imiş!
 
Öyle sanırdım ayriyem dost gayrıdır ben gayriyem,
Benden görüp işiteni bildim ki ol cânân imiş.
 
Savm u sâlât u hac ile sanma biter zâhid işin,
İnsân‐ı kâmil olmaya lâzım olan irfân imiş
 
Kande gelir yolun senin ya kande varır menzilin,
Nereden gelip gittiğini anlamayan hayvân imiş.
DEVAMI YARIN
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.