Artık üşümeyecek, bol ve çeşitli meyve sebze bulabilecektim...

A -
A +

Hikmetinden suâl olmaz, bu dünyayı Rabbim böyle yaratmış, umumiyetle kışın uyur bağlar, bahçeler, bir güzel istirahat eder bütün nebatat, hayvanat.

 

 

Sabır ilmin yarısı, ateşe perde olur,

 

Büyüktür mükâfatı, onunla felâh bulur.

 

Önce libas soyulur, sonra kabre koyulur.

 

Ölünün yüzü soğuk, kimse evinde tutmaz,

 

Mezar daha soğuktur, hiçbir soba ısıtmaz.

 

 

 

Müslüman faziletli, yücelerden yücedir,

 

İbadetsiz günleri, pek karanlık gecedir.

 

Hayat dediğin ne ki, çözümsüz bilmecedir.

 

Okuyup yazan elbet, cahille bir tutulmaz,

 

Lokma küçük olsa da, çiğnenmeden yutulmaz!

 

 

 

Hamdolsun Rabbimize, namazı ettik eda,

 

Bir gün ayrılacağız, konu komşu elveda!

 

Allah için bu yolda, can canan olsun feda!

 

Tövbe eden kazanır, ahrette pişman olmaz.

 

Hesap günü sıratta; hem saç hem baş yolunmaz!

 

 

 

Tövbe istiğfar et ki, günahların silinir.

 

Tehir edilmez tahsil, vaktinde eğitilir,

 

Paranın geldiği yer, gittiğinden bilinir.

 

HOCA insan sarrafı, susar ama kül yutmaz,

 

Gündüzleri ayakta, geceleri uyutmaz!

 

                    ***

 

     “BENDEN HAZRET-İ ÖMER OLMAMI İSTEYEN EBÛ ZER GİBİ AHALİ OLMALI!”

 

Hikmetinden suâl olmaz, bu dünyayı Rabbim böyle yaratmış, umumiyetle kışın uyur bağlar, bahçeler, bir güzel istirahat eder bütün nebatat, hayvanat. Bahar geldi mi yavaşça gözlerini açar doğrulur, âdeta yeniden hayat bulur canlanırlar. Ağaçların gövdelerinde önce bir pırıltı dolaşır, sonra dalların uçlarında yer yer açık yeşil, pembe, beyaz ve oldukça diri tomurcuklar oluşur. Yaprakların, rengârenk çiçeklerin fışkırdığını görünce elimde olmadan ben de heyecanlanıyordum. Artık üşümeyecek, daha bol ve çeşitli meyve sebze bulabilecektim.

 

Tabiatın bu kendinden geçmişçesine bir anda silkinip güzelleşme hâline seviniyordum elimde olmadan. Her taraf yeşilin tonlarıyla donanırken Cenneti hatırlamamak mümkün değildi. Dışarıya çıktığımda çiçek tarlalarıyla karşılaşıyordum sık sık. Ya saray ve bahçeleri, onları tasvir etmeye kuvvetim yetmediği için o mevzuya hiç girmiyorum.

Sultan’ım çağırmadan gitmezdim saraya. Belli bir hedefim, maksadım olmadan öylesinde çıktım kulübemden. Bir kere hava çok güzeldi. Bahçede dolaşmak, kırlarda av avlamak için isteseler bile bu kadar mükemmel bir gün bulamazlardı insanlar. Çiçek usareleri yüklü hafif bir yelin serinliğinde yürüdüm.
Pırıl pırıl çivit mavisi gökyüzünde tek bulut bile yoktu. Sanki yazın ilk günleri gibi, sadece hafif bir altın sarısı ışığa bürünmüş masmavilik hâkimdi semaya. Dicle kıyısı boyunca yürürken derinden gelen su sesini ve konup kalkan kuşların kanat çırpmasını, cıvıldaşmalarını duymak ferahlık veriyordu içime. Yürürken göktekilerinden haz aldığım gibi yerdekileri de incitmemeye çalışıyordum. Çayırlara, çimenlere basmaya kıyamıyordum oldum olası.
Çiftçiler şafaktan beri ayaktaydı ki el değmemiş yer bırakmıyorlardı toprakta. DEVAMI YARIN

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.