“Artık ziyafetimiz eksik olmaz, hiç aç kalmayız”

A -
A +

Arslan, kurt, bir de tilki; avlanmada ve hayat mücadelesinde birbirlerine yardım etmek, destek olmak için arkadaş olmuşlar...

 

 

 

Sultandan biraz mühlet istedim. Sonuna kadar dinlemesini istirham ettim. Acımış olmalı ki "Tamam devam et..." buyurdular ben de anlattım.

 

Oysa anlatmak istediğim kendi hâlimizdi. Kullandığım isimler temsilîydi, yani semboldü. Yerine göre Firavun da insan, Musa da... hatta kurt da, sen, ben, tilki de…

 

Merak edenler için baştan sona anlatayım:

 

Bir ormanlık sahada ARSLAN, KURT, bir de TİLKİ; avlanmada ve hayat mücadelesinde birbirlerine yardım etmek, destek olmak için arkadaş olmuşlar. Bu iş için de plan yapmışlar gayet tabii. Buna göre av hayvanlarının geçebileceği geniş yolları aslan, dar belleri kurt, yuvaları da tilki tutacakmış. Tuzaklarına düşen hayvanı yerine göre tek tek, avın durumuna göre üçü de beraber hücum edecek birçok av yakalayacak, keyiflerince ziyafet çekeceklermiş. Aslında ormanlar hâkimi erkek arslan, onlarla beraber olmaktan ve avlanmaktan utanıyor olsa da bir kere söz vermiş olduğundan, sözünde de durmaya çalışıp ortaklarına yoldaş olmaya devam etmiş.

 

İlk gün işleri pek rast gitmiş; bir yaban sığırı, bir dağ keçisi, bir de tavşan yakalamışlar. Kurt ve tilki bu ittifaktan gayet memnun ve de av neticesinden dolayı da pek sevinçliymişler. Kuvvetli bir arslanın peşine takılmanın bereketi başlarını döndürüyormuş. “Artık gece gündüz ziyafetimiz eksik olmaz, aç yatmayız…” diye düşünüp keyifleniyorlarmış.

 

Bu düşüncelerle yakaladıkları hayvanları yarı canlı, yarı baygın bir vaziyette, sürükleye sürükleye inlerinin bulunduğu mekâna getirmişler. "Şimdi karın doyurma vakti..." diye düşünüyorlarmış. Gözler Arslan'ın üzerinde. Uzun zamandır aç olan kurt ile tilki, bir an evvel ziyafete konma telaşı içinde âdetâ ağızlarının suyu akıyormuş... Pâdişâhlar pâdişâhının avları adâletle pay etmesini sabırsızca beklerken tam bu arada ormanlar hâkiminin gür sesi duyulmuş:

 

"Ey tecrübeli arkadaş!" Kime dendiği tam anlaşılmayınca açıklama getiren arslan "İhtiyar Kurt! Sana diyorum. Bu yakaladığımız avları aramızda pay et de adâlet neymiş görelim!” demiş. Kurt vakit kaybetmeden payına ulaşmak isteği ile söze başlamış:

 

“Ama Efendim! Büyüğümüz olarak siz varken bize söz düşer mi?

 

Arslan kararlıymış:

 

“Düşer düşer! Pay etme işinde benim vekilim ol! Senin tabiatının nasıl bir yaratılışta olduğunu görelim, şu güzel hasletlerin meydana çıksın” diye ısrar etmiş.

 

Kurt, bu vazifeyi emir telakki edip hemen işe koyulmuş. Kısa bir hesaptan sonra avları şöyle paylaştırmış: “Ey Efendimiz! Şanlı Şöhretli Pâdişâhım! Şu yaban öküzü senin payın olsun, o da büyük, sen de büyüksün, semizsin, çeviksin; sana yakışır. Orta boy ve irilikte olan keçi de benim olsun; tilki, sen de hiç ses çıkarmadan tavşanı al, o da tam sana göre...” demiş taksimi bitirmiş.

 

Bu izahat üzerine gözlerinden kızıl kıvılcımlar saçan ormanlar hâkimi arslan; “Bre densiz! Haddini bilmez bunak! Uyuz kurt!" diye kükremiş.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Abdullah20 Temmuz 2024 23:42

Allahü teâlâ razı olsun...