Aslında, yalnızlığın ağırlığını kendimle paylaşan biriyim...

A -
A +

Derin uykuların ötesinde, zaman zaman rüya âleminde de tek başıma kalacağımı ve çaresizliğimi hissedebiliyorum.

 

 

 

Dünyayı tanımaya çalışırken şu veya bu şekilde yapılan tariflerin kifayetsiz kalacağını düşünüyorum, çünkü tarifin birkaç kelimeden öteye geçemeyeceğini biliyorum. “Oysa hayat ölümle, ölüm hayatla tanınıyor. Derken düşündüğüm gibi o tarifin içimde olduğunu hatırlıyor bu sefer de dışımı kurcalıyorum. Bu sebeple cümlelerimi kurarken çoğu zaman mânâlarını haddinden fazla taşırıyorum. Bazen de mânâsızlık içinde bulunan dünyaya bir mânâ daha yükleyerek abartılı aktarıyor olabilirim. Öyleysem kusuruma bakmayın! "Şaşkınlık, delilik..." ne derseniz deyin!

 

Bence hayat, umumiyetle insanın tek başına kalması demektir. Karanlık gecelerde olabildiği gibi kalabalıklarda da onu ararken tek kalabiliyorsun... Derin uykuların ötesinde, zaman zaman rüya âleminde de tek başıma kalacağımı ve çaresizliğimi hissedebiliyorum.

 

Aslında ben yalnızlığın ağırlığını yine kendimle paylaşan biriyim. Bu âleme sizi bulaştırmasam iyi ederdim lakin her şeyimle doğru tanınmak da istiyorum. Hayatın yalnızlıkla biteceğini, ölümün ancak yalnız yaşanabileceğini yani ölürken kimsenin bir şey yapamayacağını çok rahat görmemize rağmen “Ben, illa ben!” demenin zavallılığını bir düşünün! Ölüm hayatımızın en büyük hakikati ve en son merhalesi değil mi? Yalnız ölünebileceğini, öldükten sonra dünyaya geri dönüşün olmadığını, hazırlıklı gitmekten başka bir yolun da bulunmadığını küçük yaşlarda sezen ve anlayan biri olarak, bunları dilim döndüğünce herkese de anlatmakla vazifeli sayıyorum kendimi. Siz, bu adama ister DELİ, ister MECZUP deyin, başka ne yakıştırırsanız yakıştırın, oysa ÖLÜM ağzını açmış onu da sizi de bekliyor. O bizleri yutmaya hazır da ya biz... Mühim olan bizim hazır olmamız değil mi?

 

Ebedî saadetim için bu garip yalnızlığımı çoğaltma, icap ederse derinleştirme, zerrelerime kadar işleme peşindeyim ve bu hususta da yine tek başımayım. Mesele; yalnızlık mukavemetimi, direncimi kaybetmeden ahirete muvaffak olarak gidebilmemde... Bu çok mühim ve de elzem. Ne kadar zor olduğunu şöyle ifade edeyim: “Canlıyken yalnızsanız, cansız cesediniz de yalnız…”

 

Aslında çocukluğuma duyduğum hasret yatmaktadır bu yalnızlığımda. Bugünleri anlatırken aslında o masum senelerime gidiyor ve oralardan ayrılışımı da anlatmış oluyorum. Hep çocukluğumun geçtiği dağlara, yürüdüğüm yollara, tarla, bağ ve bahçelere hasretim. Dönmek istesem de dönemiyorum. Şehrin bunaltıcı havası, yüksek taş duvarları, gürültüsü bana korkularımı hatırlatıyor sadece.

 

Azgın nefsimle hep muharebe hâlindeyim. Hem zihnimdekilerle hem kalbimdekilerle hem de karşılaştığım envâ-i çeşit insanların tutum ve davranışlarıyla büyük bir mücadele içindeyim. Bunların arkasındaki saf  Behlül’ün peşindeyim. Onun için hiçbir kötülük kabul edemiyorum.

 

Bir bakıma da hiçliğe doğru gitmekteyim, o yolun yolcusuyum. Kendi içime doğru giden fânilik yolu hiç de düz değil; tepeleri, uçurumları, keskin virajları olan zorlu bir yol. Çıktığım tepelerden yuvarlanmam an meselesi. Tuhaf biriyim, yol ve yolculuk da öyle... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.