"Bakıyorum ateist âlemi de pekâlâ biliyorsunuz!.."

A -
A +
Jale yavaş bir sesle:
- En iyisi dünyaya hiç gelmemek o da elimizde değil!
- Düşünen insan eğer Allah’a imanı yoksa dediğin o noktaya gelip tıkanıyor. Hayata bir mana veremeyen, çözüm bulamayan Schopenhauer “En iyisi hiç doğmamış olmaktı…” diyor ama o da elinde değil, boş temenniden ileri gidemiyor tabii.
- Bakıyorum inançsız âlemi de pekâlâ biliyorsunuz!
- Bilmeden olmaz. Hem neyi, niçin tercih ettiğini bilmeyen çabuk aldatılır!
- Tıpkı bizler gibi!
- Estağfirullah, ne haddime! İlim gibisi yok. Çünkü doğru îmânın düşmanları çok maalesef.
          ***
Sen memleketin yaz geceleri gibisin.
Geç gelip çabuk gitme, kim ne derse desin!
İster gıybet edip ölü eti yesin.
İster rüzgâr olup essin!
Sen benim karım, fırtınamsın!
Bir kalbiniz vardı, hatırlayınız onu.
Düşün taşın ne olacak bu işin sonu?
Olma kan emici yarasa!
Ol tarlada soğan, sarımsak ya da pırasa,
İyiler olmasaydı bilhassa;
Ne bir savcı kalırdı ne de bir kanun,
Ne olurdu ey millet acep sonun?
          ***
Doktor Nefise içimdeki med ve cezirleri yani gelgitleri görmüş olmalıydı ki durmadan nasihat ediyor, ufkumu açacak Batılı ilim adamlarından misallerle paradigmalarımı değiştiriyor, her halükârda bu bataklıktan çekip çıkarmak istiyordu. Medcezir derken bizim Bitirimlerin ağızlarında sakız olan, sözlerini Kenan Doğulu’nun yazıp söylediği “Gel ya da Git” şarkısı aklıma geldi gayr-i ihtiyari.
Gel ya da git!
Böyle yapma!
Sensiz kalbimde sızı var,
Son nefese kadar değilse,
Unuttuğun bir sözün var.
Bizim kaba saba hareketlerimize rağmen Doktor Nefise Hanım o kibarlığı ve vefasıyla numune oluyordu. Hiç bıkmıyor, usanmıyordu da.
Elimi vicdanıma koyup konuşulanları düşündüğümde hepsine de hak veriyordum. Bulunmaz mücevher sözlerdi her biri de. Onun zar zor inşa ettiği yepyeni dünyamı, BİTİRİM arkadaşlarım geldiğinde bir tekmede devirebiliyorlardı. Abant seyahati, Çin Lokantası ziyafeti, ufak tefek yaş günü ve dans partileri, yaptığım müspet şeyleri alıp götürüyordu. Çünkü “hayır” demesini bilemiyordum, ya da kalbim tam mutmain olmamış veya hiç inanmıyordu. Müzik, oyun eğlence her bakımdan kolay geliyordu ve oldukça da cazipti. Geçici olanla ebedî olanı anlamaya uzaktım, aklım almıyor, kaybedeceklerimi düşündükçe bir hoş oluyordum.
          ***
Bu sefer uzun kalmadım hastanede. Çıkarken Doktor Nefise, “Bunlar, Aylin arkadaşından sana hitaben yazılmış. Çantasından çıktı. Hastalığını, her an ölebileceğini biliyormuş! Demek en itimat ettiği sizmişsiniz ki yanınıza gelmiş. İnşallah kurtulmuştur. Sakin kafayla iyi oku” dedi, elime iki adet zarf tutuşturdu.
Zarfları alınca iki gün önceki arkadaşımın nefes nefese evimi arayıp bulmasını, yorgunluğunu, çaresizliğini ve hele hele en yakınları tarafından kullanılıp bir kenara atılışını düşündüm, hepten kahroldum. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.