"Maşallah, sizin anlama kabiliyetiniz yüksek. Hani derler ya 'Arife tarif gerekmez' diye..."
Jale, dalıp gitmişti:
- Ayaküstü olduğumuzu bile unutmuştum. Öyle dalmışım ki…
- Hep öyle olur. Biz de o hisleri çok yaşadık. Şimdi biraz durulur gibi oldu dalgalar. Rabbim nefsimizi öyle yaratmış. Med ve cezirleri, şimdiki ifadeyle gelgitleri çok olan sıkça değişen bir nefis taşıyoruz. O da neremiz ağır basıyorsa oradan yana tavır alıyor.
- Benim meselem de bu zaten.
- Senin değil hepimizin, bütün insanlığın meselesi Jale Hanım. Bakmak ve görmekle alakalı biraz.
- Yani?
- Yani bakmak farklı bir şey görmek daha ayrı.
- Biraz benim anlayacağım şekilde açabilir misiniz?
- Maşallah, sizin anlama kabiliyetiniz yüksek. Hani derler ya “Arife tarif gerekmez...” diye.
- Keşke öyle buyurduğunuz gibi olabilseydim. Nerede o basiret?
- Kullandığın son kelime “basiret” de görmekle alakalı. Aslında demek istiyorum ki bakmak ayrı bir şey, görebilmek çok daha farklı... Siz HANGİSİNDENSİNİZ? BAKANLARDAN MI yoksa GÖRENLERDEN MİSİNİZ?
- Bilmem! Gözlerimde bir problem yok bildiğim kadarıyla. Kemik rengi keten bir önlük giymişsiniz, yine o renge yakın bir başörtünüz var. Hatta fazla topuklu olmayan ayakkabılarınız da o renk, çantanız da…
- Yani “görüyorum” diyorsunuz ama siz sadece bakıyorsunuz. Görmek çok ayrı şey.
- İşin “psikolojik tarafı da var…” demek istiyorsunuz.
- Biraz baktıklarımızı, anlamakla alakalı... Şöyle izah edeyim Jale Hanım: Işık olduğu müddetçe ve bir de gözlerimizde bir hastalık yoksa renkleri ile beraber şekillerini de görürüz eşyaların. Demin sizin beni gördüğünüzü söylemeniz gibi. Çıplak gözle bakınca müşahede edersiniz. “Orada şu büyüklükte, şu şekilde, renkte bir varlık, bir cisim var…” dersiniz. Her yönüyle o varlığa şahit olursunuz.
- Bir şeye ilk baktığımızda zaten tanıyoruz karşımızda duranı. Havaysa hava, suysa su, taş ise taş…
- Bir o şekilde müşahede etmek var, bir de o eşyaya vâkıf olup tanımak var. Yani derinlemesine bütün boyutlarıyla anlamak, kavramak kastediliyor.
- !!!
- Bakmak sadece gözle olur, görmek ise akıl, kalp ve gözün devreye girmesiyle daha çok yönlü tanımakla olur… Diğer bir ifadeyle bakmak; gözün fizyolojik hareketi… Görmek; bir şuur faaliyetidir…
- Anlattıklarından şöyle bir mânâ çıkardım Nefise Hanımefendi Doktor’um: İlk bakışta toptan görülür eşyalar. Şu anda masanızın üzerinde mavi kapaklı şeffaf bir sürahi var, onu görüyorum. Gayet de net... Ama o şeffaf olan kap camdan mı, mikadan mı, yoksa başka bir maddeden mi yapılmış? İşte onu bilemiyorum. İçindeki şeffaf sıvının da mahiyetini bilemiyorum. Hakikaten H2O mu, yoksa gazoz, maden suyu, meyve suyu mu? Nereden bilebileceğim ki? Beş duyumuz devreye girince bu kafamdaki suâllere cevap bulabileceğim. Doğru anlamış mıyım? DEVAMI YARIN