"Bana kızsan da ferahladığını apaçık görüyorum komşum"

A -
A +

“Başkaları ne der?” hastalığından siz de biz de ve hatta bütün insanlık kurtulmak mecburiyetindedir...

 

 

 

Zehra hanım, bu husustaki fıkhî bir hükmü hatırladı:

 

-Yoğurt fetvasında “Gözünle görmediğin, elinle tutmadığın, bilhassa şahit olmadığın şeylere de hemen suizan etme…” diyor, yine de dikkate almadan kıyameti koparıyor ve hayat arkadaşınızı, size doğru yolu gösteren doktoru öldürmek için can düşmanından yardım almaya bile gidebiliyorsun.

 

Eski eşyalarınız veya ev görüntüleri de hayra yorumlanabilir şeyler. İlla altında kötülük aramaya konsantre olmuş bir beyin varsa ortada onu zapturapt altına almak kolay olmuyor güzel komşum.

 

- O dediklerin hiç ama hiç aklıma gelmedi. Annem bir taraftan, mesai arkadaşlarım bir yandan, konu komşu, eski çevrem de devreye girince akıl tutulması yaşamamak mümkün değil.

 

- Ne desek nafile güzel komşum. İş dönüp dolaşıyor muhatabına geliyor. Unutma ki her şey sizde, bizde bitiyor. Ya olup bitenleri hayra yoracaksınız ya da canınız istediğine tevil edip kahırlanacak...

 

Başka yolu yordamı yok bu işlerin. Neticeye de ona göre katlanmanız lazım. Dünya böyle maalesef. Şu bir hakikat ki insanlar hakkında güzellik, iyi şeyler düşünenler hiçbir vakit ziyan etmiyorlar. “Başkaları ne der?” hastalığından siz de biz de ve hatta bütün insanlık kurtulmak mecburiyetindedir. Yoksa hasretini çektiğimiz huzur ve saadet gelmez bizlere...

 

Doğru olanı yaparken başkaları umurumuzda olmamalı. İşlerini “desinlere” göre evirip çevirmeye kalkışanlar asla iflah olamıyorlar. Yine son söz olarak diyorum; tercih bizim elimizde… Beni buraya mecbur eden şey doğru olanı yapabilme cesaretim oldu. Tahminime göre anneniz yaşındayım, tecrübelerim ziyan olmasın, işe yarasın diye anlatıyorum. Yoksa “Bana ne, ne hâli varsa görsün…” der, diğer komşular gibi çeker gider evimde kahvemi yudumlardım...

 

Bu yol insani değil kıymetli komşum. Bana kızsan da ferahladığını apaçık görüyorum. Bu da bana mükâfat olarak yeter artar bile...

 

- Ne haddime kızmak! Hem iyi niyetle konuştuğunuzun farkındayım! Çok da güzel şeyler söylediniz “hayır” diyemeyeceğim şeyler!

 

- Eğer Hakkı, hakikati kabul edebileceğinizi hissetmeseydim kolay kolay anlatmazdım! Beni böyle konuşturan sizsiniz! Ah güzel komşum ah!

 

Tebessüm ederek konuşan gül yüzlü Zehra Teyzeyi çok sevmiştim. Samimiyetinden mi ne her bir kelime ve cümlesi kalbimde yerini buluyordu. Hiçbiri boş sözler değildi. “Demek İslâm medeniyeti böyle bir insan profili yetiştiriyordu. Batı medeniyeti de ‘Toprak’ gibileri…” dedim, içimden mukayeseler yaptım elimde olmadan.

 

Çocuklar o sokaktan girip ötekinden çıktılar, epey dolaştı elleri boş döndüler. Çok üzülmüştü “Babamı gördüm” demesine oğlum.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.