Elde etmek istediğini sahiplendiği anda o şey, o kuyuda kayboluveriyordu. O yüzden de hep alsın ister, bunu bastırmak için de hep verici davranır, yüzünde kapkalın bir sevgi maskesiyle.
“Ben bir balığım, aşk-ı muhabbet ise daldığım bir derya. Muhabbetten gözlerim yaşlı olsa da, o derya gözyaşımı nereden bilir? Başımı o denizden çıkarayım desem, balığım ya; nefesim kesilir!” demiş yüzyıllar öncesinden, aşktan, muhabbetten hiç vazgeçmeyen gönüller sultanı Mevlânâmız…
Ev, araba satın almanın muvaffakiyet sayıldığı ve evlenmenin nihai hedef olduğu toplumlarda, milletin istediği gibi yaşamayı seçtiği için evlenenler hep takdir edilmiştir. Bizler de bu takdir edilenler halkasına katılmıştık. Eş dost, hısım akrabalardan yeterince alkış almış, hayatımızın en mühim köprüsünden selametle geçmiştik. Artık düğünlere, davetlere, aile içi akşam oturmalarına daha rahat katılabilecek, memleket meselelerinde fikir beyan edecektik. Ailelerimizin direnmesine rağmen nihayet tam bir aile olmuştuk. Bir de devam ettirebilirsek mesele yoktu.
Unutmayalım ki dünyaya bir kere geliyoruz. Nasıl yaşayacağımıza biz karar veriyoruz; ana baba, konu komşu veya toplum değil. Kimisi mutluluğu, huzur ve saadeti evlilikte buluyor, kimi seyahatte yani dünyayı gezmede, kimi ilimde, çok çalışıp çok kazanmada, parada pulda ya da hepsinin dışında EBEDÎ SAADETİ kazanmada buluyor. Ona göre de çalışıyor. Neticesine de katlanmak mecburiyetinde kalıyor.
Şunu iyi bilmeliyiz ki ne yaparsak yapalım, aklımızı kullanalım ve de kendimize hesap verelim. Altı üstü yetmiş seksen sene oksijen alıp karbondioksit verecek, sonrasında azot dönüşüne katılacağız. Akıl “peşine koşulacak şeylerden en çok faydalı olanı tercih etmek lazım” dese de onu seçmeye fırsat verilmeyen bir dünyada yaşıyoruz. Her şeyi iyi araştırmalı, dost düşmanı tam tanımalı, en çok faydalı olandan yana olunmalıdır. Sonu pişmanlık olan şeylerden zehirli yılandan kaçar gibi kaçmalı!
“İnsan bir şeye karşı ihtirasla bağlanınca, artık gözü kör ve kulağı sağırdır. Böyle olunca da şeytana aradığı fırsat verilmiş oluyor. Aslında kötü ve çirkin de olsa, arzusuna vardıran her vasıta, muhterisin gözüne güzel görünüyor” buyurmaktadır İmam-ı Gazali hazretleri…
***
Bir çatı altında ilk çatlaklıkların sancısını yaşasam da evliydim. Karı koca çalışıyorduk. İşten çıkar çıkmaz da direkt eve geliyorduk. Ailelerimizin itirazına rağmen kurduğumuz mütevazı hayatımıza kazancımız yetiyordu. Görünüşte birbirini delicesine seven iki insan, mesut ve bahtiyar olabileceğimiz bir yuva kurmuş ve de şimdilik gül gibi geçinip gidiyorduk.
Az bir masraf ile düğün yaptığımız için borcumuz yoktu. Bu devirde borçsuz düğün yapıp ev kurmak, çok nadirattan bir şeydi ve biz bunda muvaffak olmuştuk… DEVAMI YARIN