"Ben de seni arıyordum kız"

A -
A +

Akşam iş dönüşü elbiselerimi değiştirdim. Önceden hazırladığım yemekler sadece ısınmasını bekliyordu. “Tanju gelsin sonra ısıtırım…” dedim, pencereye geçtim. Alışkanlık hâlini almıştı. Hem Tanju’yu görüyor hem de gelip gidenleri seyrederken vakit çabuk geçiyordu.

 

Bulunduğum yerden çok rahat gördüğüm dolmuş durağı, her zaman olduğu gibi yine hareketliydi. Oldum olası arabalardan inenleri, binenleri hep merak ederdim.

 

En son duran minibüsten zorla inmeye çalışan kadıncağıza yardım eden bir genci gördüm. “Herhâlde anneciğini hastaneden getiriyor…” diye söylendim. Saçının bir tarafı çivit mavisi, diğer tarafı kiremit kırmızıya boyanmıştı kadının. “Çılgın moda ihtiyarlara kadar ulaştı…” dedim, gayriihtiyari tebessüm ettim.

 

Arabadan iner inmez kamburunu düzeltmek istiyormuş gibi gerindi. Uzaktan da olsa ellerinin, ayaklarının titrediğini görüyordum. Gök kadar boş, gök kadar sakin duran denize baktı bir müddet. Şimdi yalnızdı. Biraz önce oğlu diye tahmin ettiğim genç görünmüyordu.

 

Kendi kendime “Hayırdır inşallah!” dedim, daha bir dikkat kesildim. O ihtiyar ve de boyalı kadının benimle bir alakası varmışçasına merakım gittikçe artıyordu. Gözüm üzerindeydi. Sağa sola bakındıktan sonra bizim sokağa girdi. Adımlarını oldukça dikkatli atıyordu. Hani bir şeyleri incitme korkusuyla hareket ederler ya öyle bir hassasiyetinin olduğu gözden kaçmıyordu. Ya da hastalığından dolayı dikkatliydi.

 

Geldi geldi, yaklaştıkça birine benzetiyordum. Biri dediğim de üniversiteden sıra arkadaşım. “Allah Allah! Ne alaka...” dedim ama gözümü alamıyordum da... Bu kadarı da fazlaydı. Tam bizim dış kapının önüne geldi, derin derin soludu, taş merdivenlerin üzerine yavaşça oturuverdi. Başını ellerinin arasına aldı. Sırtında eski olduğu belli olan, eğreti duran bol bir gömlek. Çorapsız ayakları kızgın güneş altında yanıp kavrulmuş gibiydi. Zayıf kolları kirli bakır rengindeydi. Yine başını kaldırdı. Gökyüzüne, oradan karşıda uzayıp giden sahile, evlere, apartmanlara dikkatle baktı. Bir yer, adres arıyor gibiydi ama emin olamıyordu gibime geliyordu.

 

Daha fazla sabredemedim pencereyi açtım, dikkatlice bakınca burnunun kenarındaki benden şüphem kalmadı. “Bu o, evet üniversiteden sınıf ve sıra arkadaşım Aylin…” dedim, hiç tereddüt etmeden dışarı fırladım.

 

- Kız Aylin!

 

- !!!

 

- Şaşırma ben Jale Jale! Hani sık sık “Senin yerinde olsaydım…” diyerek hitap ettiğin sıra arkadaşın!

 

- Jaleciğim sen ha!

 

- Ben ya!

 

- Gökte ararken yerde bulmak buna derler. Ben de seni arıyordum kız.

 

- Arayan işte böyle eliyle koymuş gibi bulur.

 

- İyi olacak hastanın ayağına tabip gelirmiş.

 

- Kız abartma sen de! Hadi içeri geçelim.

 

- Beyin evde mi, müsait misiniz? Rahatsız etmeyeyim. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.