Benim mesuliyetlerim var nasıl bir kuş gibi yaşayabilirim ki?..

A -
A +

"Efendim ne güzel hatıraymış. Ben çocuklara öyle dalmıştım ki sizin bunları konuşabileceğinizi akıl edemedim..."

 

 

 

Harun Reşid:

 

- Kafamda “Her zaman olabilecek geçici bir haz, günübirlik bir sevinç, birkaç gün sonra unutacaksın…” kelimeleri dolaşıyordu. Oradan ayrılmak için “Allaha ısmarladık çocuklar…” deyip vedalaşırken bir çocuk bacağıma yapıştı. Nazikçe kurtulmaya çalıştım ama çocuk ısrarla bırakmıyor ve dikkatlice yüzüme bakıyordu. Kulak hizasına eğilerek yalnız onun duyacağı bir sesle; "Benden başka bir isteğin mi var evlat?" dedim. İşte o günahsız yavrunun cevabı beni sarstı. Onun o safça hareketi, hakiki ve kalıcı huzur ve saadetin adresini vermeye yetmişti.

 

- İyice meraklandım Sultan’ım! Çocuk size ne demiş olabilir ki hiç unutmadınız?

 

- Bana; “Hayır bir şey istemiyorum, yüzünü hafızama kazıyorum ki, Ahirette karşılaştığımız zaman sizi tanıyayım ve Allahü teâlânın huzurunda size bir daha teşekkür edeyim…" dedi.

 

- Efendim ne güzel hatıraymış. Ben çocuklara öyle dalmıştım ki sizin bunları konuşabileceğinizi akıl edemedim. Olanları unutmamanız ve hatırlayınca da hislenmeniz büyük bir nimet. Nimete kavuşanlara afiyetler olsun. Hayat, yani yeryüzünde ömür tüketip yaşamak, boşu boşuna olmamalı. Hayat şakaya gelmez muhterem Sultan'ım! Her şeyi ciddiye almak lazım lakin hayatı daha çok ciddiye almak icap eder ve öyle de ince hesaplar yaparak yaşayacaksın ki bir anını bile ziyan etmeyesin!

 

- Ona can mı dayanır?

 

- Rabbim, gücümüzün yetmeyeceği hiçbir şey istemiyor Sultan’ım. Bizim asıl sıkıntımız; NEFSİMİZ… Zor diyen o. Hele onun dizginlerini eline al bakalım neler oluyor? Bir kuş gibi…

 

- İyi de benim mesuliyetlerim var nasıl bir kuş gibi yaşayabilirim ki?

 

- Mesela, hayatın dışında ve ötesinde insanlardan hiçbir şey beklemeden yaşa, yani bütün işin gücün insanlara, hayvanlara, bütün mahlukata faydalı olmak olmalı.

 

- Ben faydasız mıyım?

 

- Elbette değilsiniz lakin…

 

- Lakini de ne  Behlül?

 

- Tekrar ediyorum Sultan’ım: Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvara yaslanmış, yahut kocaman gözlerin kapanmış, beyaz kefenin koynunda dolaşacaksın, yeri geldiğinde insanların ebedî saadeti için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için… Hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de nefsin en hoşuna gidenleri elinin tersiyle itekleyerek, en güzel, en hakiki şeyin yaşamak olduğunu bildiğin hâlde o en kıymetli olanı Allah için terk edip ahireti öne çıkararak yaşayacaksın!

 

- Kafamı karıştırdın yine! Anlayacağım şekilde ifade etsene!  Behlül lütfen!

 

- Sultan’ım! Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki hayatı, yetmişinde bile, mesela, ceviz, zeytin dikeceksin, hem de öyle evlatlarıma, torunlarıma falan kalır diye değil, bütün Ümmet-i Muhammed’e kalacak sevinciyle, niyetiyle, ölmekten korkmadan, ahirete tam inanarak…

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.