Bir haftada ne acayiplikler yaşadım ne şoklar atlattım!

A -
A +

Bindiğimiz taksi tanıdık yerlerden geçerken hatıralar da depreşmeye başladı. Bunlardan birini Tanju anlatmıştı. Hastaneye gelmeden bir iki gün önceydi, işten gelirken evimize yakın olan Mavi Boncuk Bakkaliyesine uğramış, mütevazı hanemizin gündelik ihtiyaçlarını almış, yolda yürürken geçtiği bahçe duvarının tam köşesinde bir kızla oğlanı münasip olmayan bir şekilde, sarmaş dolaş görmüş. Bizim o zamanki dünya görüşümüze göre gayet normal saydığımız sıradan bir buluşma anı anlayacağınız. Delikanlı yanındakine hava atacak ya; “Ne baktın lan benim manitaya?” demiş küfretmiş. Tanju duymazlıktan gelip yoluna devam etmişse de adam arkadan yetişip yakasına yapışmış: “Sana diyorum sana, sosyete bozuntusu! Kaçma! Cevap versene! Niçin baktın bize?” deyip bağırmış, küfürler savurmuş. Fırsat vermiyormuş ki konuşsun, sadece Tanju, “Bakmadım!” demiş, o da inadına: “Baktın!” deyip üstelemiş ve kollarını sıvayıp yumruk atacakken bizimki tabana kuvvet kaçıp en yakın apartmana sığınmış. Gelip saf saf anlattığında ne kadar gülmüştüm.

 

- Niçin gülüyorsun Jale’m?

 

- Ne bileyim gözümün önüne geldi de o garip hâlin, hırsımdan güldüm.

 

- Harcayacakmış beni, erkekliğin kitabında öyle yazıyormuş. Ben de ona “Hangi kitap, kaçıncı baskı?” dedim. Adam iyice kafayı yedi. Apartmanın güvenliği “Deli bu, bulaşma” diye beni ikaz etti, aramıza girdi, ben de bir yolunu buldum kaçtım, kurtuldum. “Yiğitliğin onda dokuzu kaçmakmış” derdi babaannem… Hızlı adımlarla uzaklaşırken de: “O duvarın arkasında seni çok seven biri var ama hırs gözünüzü kör, kulağını sağır, tırnağını batık yapmış ahbap!” dedim, o hâlâ el kol hareketi yapıyordu.

 

- Sonra karşılaştınız mı?

 

- Bu mahalleli değillerdi ki hiç görmedim.

 

          ***

 

Bu bir hafta içinde ne acayiplikler yaşadım ne şoklar atlattım... Hayat anlayışım altüst oldu, hissiyatım karmakarışık şu günlerde. Fırtına sonrası ortalığın toz duman oluşu gibi bir durumu yaşıyorum. Tozlar dağılınca olup bitenleri rahat görmeye başlayacağım. Bakalım bizi daha neler bekliyor? Şu bir hakikat; durum hiç de hastane öncesi gibi olmayacak. Belki inançlı kesimin şartlarını tam yerine getirmekte zorlanacaktım ama inançsız dünyanın sefaletine de asla düşmeyecektim. Bu hususta pek kararlıydım. En çok sevineceklerin başında da anneciğim, babacığım gelecekti. Bu işe çok memnun olacaklardı mutlaka. Kim bilir neler adayacaklardı biricik kızları için?

 

          ***

 

Taksi, dar sokaklardan boş yollar arayarak ilerliyordu. Evimize daha vardı. Aklıma bakın ne geldi? Henüz yeni taşınmıştık bu sosyetesi çok olan mahalleye. Sokaklarda kâğıt toplayan çocuğun biri kucağına doldurduğu taşları rastgele savuruyordu. Ona yaklaştım; “Birinin camını kırarsın, yapmasana!” dedim, ikaz ettim. Ne dese iyiydi; “Öylesine taş atıyorum işte...” DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.