Evlat! İstikamet Hak yol olmalı,
O zaman Rabbimiz yâr olur sana.
Kalbine imânın nuru dolmalı,
Attığın her adım kâr olur sana…
İlimse murat, dolaş diyar diyar,
Altın olursun hem, yirmi dört ayar.
Küçüğü sevip de büyüğü sayar,
Olursan, üzülmek ar olur sana.
Ne zelil ol, ne de büyüklük tasla!
Kimseyi hor görme, incitme asla!
İbadeti tâatı yap ihlâsla,
Yoksa iki dünya hâr olur sana…
Hoca der, sözümü yabana atma,
Sakın, helâl lokmana haram katma!
Daim uyanık ol, yan gelip yatma!
İhtiyarken günler zor olur sana!
El-hakir Hacı Hafız Lütfü Karadayı
Bir mektup ortanca oğlunun dünyasını değiştirmişti. Onun için bundan sonra finali meçhul bir “aşk hikâyesi” olacaktı vizyonda.
Hani insanlar ihtiyarladığında da el ele yürümeye söz verirler ya birbirlerine? İşte böyle bir mazisi olmadan, onsuz başlayan günlerin, yine onsuz biten gecelerin kalplerdeki tarifsiz, dindirilemeyen sızısı gibi… Hürmet, muhabbet ve ebeveynlere tam itimadın hâkim olduğu hissiyat ise hiçbir şeye benzetilemiyordu.
***
Hava oldukça soğuk olmasa da kaloriferli odaları vardı. Kış burada kimseyi korkutmuyordu. Hakkında şiirler yazılan, besteler yapılan kış bu olsa gerekti, sımsıcaktı. Bedeni terlerken, ruhu üşüyordu.
İçine, hayallerine tanımadığı bir kız sessiz sedasız gelip oturmuştu. Yüz on hanelik köyde, hepsi birbirine hısım akraba olduklarından kimin neyi var neyi yok pekâlâ biliniyordu. Bu kadar insanın birbirini tanıdığı yerde Ragıp’ın kısmetine düşen kızcağız hakkında kafasında hiçbir resim yoktu. Öyle kendilerini kamufle edip saklamışlardı ki, ne boyu posu, ne sesi, huyu suyu hakkında bir fikri olmuştu. İşte gözden ırak bu köy kızı için anacığına, babacığına itimadı sınırsızdı. “Onlar asla kötü şey yapmazlardı. Beni benden daha iyi düşünürler…” diyor başka bir şey demiyordu…
Kesin emindi ki pek maharetli, vasatın üstünde güzel, akıllı, ev canlısı, işten korkmayan asil, sağlıklı yapılı, sağlam duruşlu, namus zaafı olmayan biriydi. Onun düşüncesi; iyinin neresinde olduğundaydı. “Ya memnun kalmazsam! Ya o beğenmezse!” korkusuyla tir tir titremiyordu.
Bu buruşuk mektuptan sonra istikbâle dair kurduğu bütün hayaller istikamet değiştirmişti. Her kimi düşünseydi de onun ardından hayalleri zifiri karanlık bir kuyunun derinliklerinde kaybolup gidiyordu. DEVAMI YARIN