"Bir toplumda her çeşit insan olabilir çocuklar..."

A -
A +

"Cenab-ı Allah, bizi öyle farklı farklı yaratmış. Hırçınımız, sakin tabiatlı olanımız var, zeki olanın yanında, olmayan da…"

Para sizin olsun saadet benim.
Bir tek bile olmayacak sevenim!
Hesap günü hepsi kaçıp gidecek,
Yalnız benimle gelecek kefenim!

- Çocuklar, meselâ; yapılan çalışmalara göre piyango kazananlar, önceki hayatlarına nazaran daha da mesut olamıyorlar; kısa zamanda ellerine geçenleri har vurup harman savuruyor, yine eski hâllerine, bazıları daha beter durumlara düşüyor. Hele intihar eden, sefillik çekenlerin haddi hesabı yok. Ne de çok zenginlerin başka insanlardan daha mesut ve bahtiyar olduğu söylenebilir. Zenginlik başka bir şey, huzur ve saadet daha farklı…

Öyleyse zenginlik, mal, mülk için bunca çabamız niye?

Zenginlik, mal, mülk tam manada huzur ve saadet getirmezken; elimizdekileri paylaşmak o güzel hisleri verir. Cömertlik ve mutluluk arasında sıkı bir bağ vardır. Yapılan araştırmalara göre gönüllü hayır işleriyle uğraşan kimselerin ruhî ve zihnî sağlığı daha iyi olmakla birlikte, bu kişiler daha huzurlu bir hayat sürebilmekteler. Öyleyse daha fazla huzura kavuşmak için, temel ihtiyaçlarınızı karşıladığınız müddetçe yastık altına para yığmak yerine, cömert ve fedakâr olun, ihtiyacı olanlara daha fazla ses verin, size açılan elleri boş çevirmeyin... Zaten o huzuru kalbinizin en müstesna yerinde hissedersiniz.

- Ama hocam bu işi alışkanlık hâline getirenler bile var.

- Nasıl?

- Yani bize açılan ellerin çoğu sahtekâr! Adamlar bu yolu meslek edinmişler! İşe gider gibi para toplamaya gidenlerin olduğunu söylüyor babam!

- Dilencilik yani!

- Evet.

- Bir toplumda her çeşit insan olabilir çocuklar. Esmer, sarışın tenli olan olduğu gibi uzun boylu, kısa, hatta cüceler dahi var. Bakın sınıfa görürsünüz; kaç kişi tıpatıp diğerinin aynısı? Dış görünüşümüz farklı olduğu gibi iç âlemimiz de öyle değişik. Cenab-ı Allah, bizi öyle farklı farklı yaratmış. Hırçınımız, sakin tabiatlı olanımız var, zeki olanın yanında, olmayan da… Bunların her birinin bir hikmeti olduğu aşikâr. Yani her şey yerli yerinde yaratılmış.

- Öğretmenim bu mevzuyla alakalı bir tarihî hadise aklıma geldi. Babam anlatmıştı. Müsaade ederseniz arkadaşlarımız da duysunlar;

- İyi olur Ali.

- Efendim, bir gün Sümbül Efendi, talebelerini çetin bir imtihana tabi tutmuş. Onlara demiş ki: “Ey ahir ve akıbeti bir avuç topraktan ibaret olan kardeşlerim! Şu gördüğünüz âlemi gezin, akla gelebilecek her şeyi inceleyin, 'hangisi lüzumlu, hangisi değil' diye tasnif edin, bir kâğıda yazın. Yani size fırsat verilmiş olsaydı, neleri isterdiniz, yapardınız, neleri istemez ve yapmazdınız. Acelemiz yok! Yeteri kadar da mühlet verdim... Yazılarınızı bekliyorum...” Bu sual üzerine bütün talebeler etrafa dağılmış, sayfalar dolusu; “Şu olsaydı, bu olmasaydı…” şeklinde tabiatta olup bitenleri, börtü böcekleri, taşı toprağı; anlayacağınız yüzlerce, hatta binlerce canlı ve cansız varlığı tasnife tabi tutmuşlar. “Kim daha çok yazarsa o kazanacak” zannediyorlarmış! Musa Müslihiddin Efendi de bir kâğıdın tam ortasına “Her şey yerli yerinde, ne fazla ne eksik, tam merkezinde…” yazmış utana, sıkıla hocasının huzuruna çıkmış. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.