"Biz sözümüzün arkasındayız, ne lazımsa yapın!..” 

A -
A +

“Evladım! Gelmemen için mühim bir fırsatın vardı. Başka diyarlara gidip hepten izini kaybettirebilirdin! Niçin geldin?"

 

 

İkinci Halife hazret-i Ömer, radıyallahü anh, Allahü teâlâ ondan razı olsun, dayanamamış buyurmuş ki:

 

“Behey adam burada garip birisin, seni kimse tanımaz, bilmez. Yerine kim kefil olarak kalır ki?”

 

Sohbetin burasında genç, orada olanlara bir göz atmış, sonra da birini göstermiş demiş ki:

 

"Bu zat benim yerime kalır!”

 

O zat, Sevgili Peygamberimiz, sallallahü aleyhi ve sellem, efendimizin en iyi arkadaşlarından, Ebu Zer'den başkası değilmiş.

 

Halife bu sefer Ebu Zer'e dönmüş:

 

"Ey Ebu Zer! Delikanlıyı duydun!" demiş. O yüce sahabe:

 

"Evet, duydum ve ben kefil olurum!” demiş.

 

Bu şartlarda genç adam serbest bırakılmış. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yokmuş. Medine-i münevverenin ileri gelenleri huzura çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Ebu Zer'e verilecek idamın yerine, maktulün diyetinin verilmesini teklif etmişler. Etmişler ama babaları ölen gençler, bu sulha razı olmamışlar:

 

"Babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz!” diye ısrar edince mecburen hazret-i Ömer, radıyallahü anh, Allahü teâlâ ondan razı olsun, kendinden beklenen cevabı vermiş ve demiş ki;

 

"Bu kefil babam olsa fark etmez, cezayı infaz ederim."

 

Ebu Zer ise tam bir teslimiyet içerisinde;

 

"Biz de sözümüzün arkasındayız! Ne lazımsa yapın!” demiş, infaz edilecek yere doğru yürümüş.

 

Tam bu esnada; “Durun! Durun! Geldim! Acele etmeyin!” diye bir ses yankılanmış. Kalabalıkta bir dalgalanma olmuş ve insanların arasından genç görünmüş. Kan ter içinde koşarak gelip selâm vermiş:

 

“Emaneti bulup teslim etmem ve buraya gelmem vakit aldı. Bir hataya meydan vermemek için durmadan koştum. Ancak gelebildim! Buyurun kısas yerine gelsin!”

 

Hazret-i Ömer, radıyallahü anh, Allahü teâlâ ondan razı olsun, bir gence bir ahaliye ve bir de dönüp Ebü Zer’e bakmış. Sonra gence demiş ki:

 

“Evladım! Gelmemen için mühim bir fırsatın vardı. Başka diyarlara gidip hepten izini kaybettirebilirdin! Niçin geldin?"

 

Genç vakurla başını kaldırmış;

 

“Efendim 'Ahde vefasızlık etti...' demeyesiniz diye geldim!" demiş.

 

Halife hazretleri bu defa başını hazret-i Ebu Zer'e çevirip demiş ki:

 

"Ey Ebu Zer! Sen bu delikanlıyı tanımıyordun! Nasıl oldu da ona itimat ettin, yerine kefil oldun?"

 

"Ey Halife! Bu kadar insanın içerisinden beni seçti, 'insanlık öldü' dedirtmemek için kabul ettim!" demiş.

 

Gözlerinin önünde bu konuşmaları duyan şikâyetçi gençler de:

 

"Biz bu davadan vazgeçiyoruz!" demişler.

 

Bu ifadelerin üzerine hazret-i Ömer, radıyallahü anh, şöyle sormuş:

 

"Ne oldu? Biraz evvel 'babamızın kanı yerde kalmasın!’ diye ısrar ediyordunuz! Niçin vazgeçiyorsunuz?"

 

Gençlerin cevabı daha muhteşem olmuş tabii:

 

- Efendim! “Merhametsiz insan kalmadı” demeyesiniz diye biz de kardeşimizle istişare edip davamızdan vazgeçtik.

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.