"Bizler ne kadar küçüksek, ecdat o kadar büyükmüş..."

A -
A +

Tanju, bir iç çekerek cevap verdi:

 

- Ah Ah! Bizler ne kadar küçüksek, ecdat da o kadar çok büyükmüş Jale. Zirvesini görmeye takatimiz yok biz zavallı torunlarının. Onun için ahlanıyorum, derdimiz kocaman ve de ne yapacağımızı bilmiyoruz.

 

- Doktorumun dediği gibi hep NEFSİMİZİN peşinden koştuk, bir de KÖTÜ ARKADAŞLARIN kurbanıyız!

 

- Acı hakikat! Her tür kompleksten uzaklaşıp kimseye hayran olmadan, suni, yapmacık kahramanlar oluşturmadan kendimizdeki cevheri yeniden keşfetme mecburiyetimiz var. Maalesef bunları düşünebilme kapasitemiz dumura uğratılmış!

 

- Kim uğratmış?

 

- İşte mesele de burada; doğrusunu bilmiyoruz, maalesef bilmek de istemiyoruz! “Amaan! Ben mi kurtaracağım memleketi? Hayatını yaşa, keyfine bak! Bir daha mı geleceğiz bu dünyaya?” deyip kolayımıza geleni yapıyoruz.

 

- Maalesef!

 

- Gözümüz hep dışarılarda. Kendi kuvvetimizle hayata tutunmayı seçmek ve de hayatın bütün unsurlarıyla bir büyük resim olduğunu unutmadan payımızdakileri yaşayıp hakkını vermekten başka çıkar yol yok. Montaigne “Komşusuyla kavga eden biri ile komşu devlete harp açan hükümdar arasında sebep ve maksat bakımından tek fark yok...” ya da “Kralın karşısında sadece dizinizi bükün, asla başınızı eğip fikren teslim olmayın...” derken tek bir şey düşünüyor; “Kimsenin kimseden aslında farkı yok. Sadece kendisi olup ne için var olduğunu bilenler taklitçi olmaz, mazisinden utanmaz, ezik değildir” demek istiyordu bana göre. Kısacası ihtiyacımız olan tek şey “kendimiziz” demek istiyorum. Yola çıkmak için rol modele ya da ilham kaynağına müsaade edilebilinir!

 

- Bak siz de hep yabancılardan misal veriyorsunuz Tanju! Hepimiz aynıyız, taklitçi maymuna dönmüşüz. Şunu delikanlıca kabul etmek lazım defoluyuz!

 

- O mevzuda hemfikirim. Ben taklit etmeyi; yerinde, yeterince ve vaktinde yapanlara faydalı olabileceğine inanıyorum. Bir şahsın başkalarının davranışlarını model alarak benimseyip kendini yenilemesi kötü değil. Boyun eğmek, itaat etmek için başkasının davranışını olduğu gibi hiç değiştirmeden alıp bünyesine uydurmak yerine kendini, ithal edilen o kalıba sokmaya çalışmak, ona âşık olup onun gibi olmak yanlış. Taklitçilik, çoğunlukla beğenilen takdir gören davranışları yapanlara benzemek ise de; boyun eğmek, tesir edenlerle iyi anlaşmak için de yapılıyor maalesef.

 

- Eskiden büyüklerimiz böyleleri için “Hamama gider kurnaya, düğüne gider zurnaya âşık olur...” derdi. Bizler de o kategoriden sayılırız.

 

- İnan Jale kendimi çok suçlu buluyorum bu hususta.

 

- Evet, ben de öyle düşünüyorum. Devamlı bir suçluluk hissi var bünyemde. Hayatıma öyle ya da böyle bulaşmış, her insan evladına karşı... Bazen minicik bir kediciğe karşı bile hissettiğim oldu bu suçluluğu. Çoğu zaman bendeki tezatlara “Ha… ha …” ile gülesim geliyor sonra da “Deliyim galiba!” deyip ağlıyorum. Tuhaf değil mi?

 

“Tuhaf! Birlikte deliyiz!” dedi yan odaya geçti Tanju, ben de hislerimle baş başa kaldım. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.