Bu içten ifadeler, muhabbetin alevlenmesi için kâfiydi...

A -
A +

"Seni görünce bütün sıkıntılarımı unutuyorum, tarifsiz bir muhabbetle çocuklar gibi seviniyorum Behlül..."

 

 

 

Behlül:

 

- Siz kanunlar, nizamlar, kural ve kaideler koymayı pek seversiniz ama koyduğunuz kural ve kaideleri bozmayı daha çok seversiniz. Tıpkı Dicle kıyısında sabırla kumdan kuleler yapan, sonra da kahkahalarla onları deviren çocuklar gibi. Ancak siz kumdan kulelerinizi yaparken, azgın sular kıyıya kum taşımaya devam eder. Yine siz onları yerle bir ederken, sular ha bire kum taşımaya devam eder, belki de bizim göremeyeceğimiz şekil ve tarzda üzerimize gülüyordur da bizim haberimiz yoktur. Hakikaten de sular, daima masum olanla beraberdir.

 

- Seni görünce bütün sıkıntılarımı unutuyorum, tarifsiz bir muhabbetle çocuklar gibi seviniyorum. Yanında içim ferahlıyor, onun için de sohbetini, nasihatlerini dinlemek istiyorum. Karşılıklı konuşmayı arzu ediyordum Behlül.

 

Bu içten ifadeler, muhabbetin alevlenmesi için kâfiydi. Ümitlenmesin diye hiç de beklemediği bir cevap verdim;

 

- Sizin var ama benim böyle bir arzum yok Sultan’ım!

 

- !!!

 

Beklemediği bu edepsiz cevabıma pek şaşırsa da Hârûn Reşîd Sultan’ım, yine de benden nasîhat istemeye devam etti bütün samimiyetiyle. Bu teslimiyetinden cesaretlenen ben de açtım ağzımı, yumdum gözümü; aklıma ne geldiyse Allah rızası için saydım döktüm.

 

-  Behlül! İhtiyacım var; bana nasihat et!

 

- Ne nasîhati istiyorsun? Şu sarayına bak, bir de kabirlere bak yeter!

 

- Bakıyorum zaten! Ne zaman aklımdan çıktı ki?

 

- Öyle bak ki bunlardan ibret alasın! İbret almayan bakışa bakış denmez! Bu kısa dünyada yaşadıklarımızdan, nasîhat almayan nelerden alır? İnan acıyorum sana! Hâlin ne olacak, ey Mü'minlerin Emîri? Yarın Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna çıkacaksın. Büyük küçük yaptığın her şeyden suâl olunacaksın. Bunlara nasıl cevap vereceksin? Otur kalk, başına gelebileceklerin muhasebesini yap, çok düşün! O büyük hesap gününde aç ve susuz olacak, üstelik çıplak bulunacaksın! Etrafındakiler sana bakıp gülecekler belki de!

 

Ne amel işlediysen; detaylarıyla önüne konacak, perişan hâlin, bütün dehşetiyle meydana çıkacak! Bunlar yetip kâfi gelmiyorsa başka nasîhati ne yapacaksın?

 

- Ben buraya nasihat dinlemeye geldim  Behlül. Durma söyle!

 

- Öyle bir yere doğru gidiyoruz ki, anlamaktan ve anlatmaktan aciz kalıyorum Sultan’ım! Annenin evladından kaçacağı yere ve hesap gününe gidiyoruz hep beraber. En merhametli olan annemiz bile “NEFSİ! NEFSİ!” diyecek, dünyada olduğu gibi orada bize kol kanat geremeyecek, hatta hepten unutacak! Öylesine dehşetli bir gün bizleri bekliyor! Boynuzsuz koçun boynuzlu koçtan hesap soracağı güne doğru âdeta koşarak gidiyoruz! Bunun ne demek olduğunu anlamıyorsak nasihat nasıl fayda verecek? Ahireti, hesabı, Cenneti, Cehennemi çok çok dert etmeyen neden ders alacak ki?

 

Şimdiye kadar hep farklı yönleriyle tanıdığım Halife Harun Reşid Sultan’ımın, hiç bilmediğim bir başka yüzüyle karşı karşıya kalmıştım bugün.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.