"Bu kıssadan hepimiz için çıkardığım dersler var..."

A -
A +

Balıkçının biri, gün doğmadan, yani sabah namazı vaktinden önce deniz kenarında yürüyor, tefekkür ediyormuş. Derken içi taş dolu bir torba bulmuş. Elini torbanın içine sokup bir taş almış, denize fırlatmış. Taşı fırlattığı esnada suda çıkardığı ses hoşuna gitmiş. Torbadan tekrar ikinci bir taş almış ve onu da denize fırlatmış. Çünkü taşın suya değerken çıkardığı “blup” diyen ses balıkçıyı mest ediyor, kendinden geçiriyormuş. Bu şekilde torbadaki taşları teker teker fırlatarak iyice azaltmış. Vakit geçip güneş ışıkları her tarafı aydınlatınca adamın elindeki torbada ne olduğu da anlaşılmış. Artık torbanın içinde sadece bir taş kalmış. Son taşı alıp denize fırlatmak üzereyken bakmış ki paha biçilmez elmas. Şafaktan beri denize attığı şeylerin en nadide elmas taşları olduğunu anlamış, çok pişman olmuş, saçını başını yolmuşsa da fayda etmemiş. Çok üzgün bir şekilde “Ey ahmak herif! Eğer bu taşların elmas olduğunu bilseydin hiç atar mıydın? Sadece sesi kulağıma hoş geldiği için, eğleneceğim diye onları denize fırlatır mıydın?” deyip yanıyor ama nafile. Ne kadar pişman olsa da iş işten çoktan geçmişti…

 

Bu kıssadan çıkardığım dersler çok, birkaç tanesini sizinle paylaşayım müsaadenizle:

 

Balıkçı sensin, benim, o, bu… hepimiz, bütün insanlık.

 

Denize fırlatılan elmaslar senin, benim çok kıymetli ömrümüz.

 

Denizin üzerinde taşın çıkarmış olduğu ses, yok olmaya mahkûm dünya süsü ve şehvetleri.

 

Gecenin karanlığı ise gaflettir, dünyanın yalancı süslerine, oyun eğlencelerine dalmak.

 

Güneşin doğuşu ise geri dönüşü olmayan ölümün ta kendisi.

 

Kardeşim! Şimdiden itibaren uyanık ol ve elmas değerinde hatta çok daha kıymetli olan vaktini, ömrünü faydasız şeylerle boşa harcama. Yoksa pişmanlığın fayda vermediği o çetin günde çok ağlarsın da faydası olmaz, iş işten çoktan geçmiş olur…

 

Bunları şimdi böyle bolca yazıyorum ama o zaman öyle miydi? Ne gezer. Zerre kadar düşünmeye fırsatım olmuyordu. Tefekkür, kâr zarar hesapları, ne kazanıp ne kaybettiklerimizin listelenmesi aklımızdan geçmezdi.

 

Yalnız bunlar mı? Bazen sivri şeyler de düşünüyordum. “Hayatımdan seneler çalan insanlar iyi ki çalmışlar da şimdi pişmanlık duyabiliyorum. Bunca hadiseler iyi ki olmuş, yoksa doğruyu yanlışı nasıl görecektim?” diyor, hafızamdan silmek istediğim görüntülere, silemediğim sözlere kahırlanıp duruyorum. Duymamış olmayı istediğim ama duyduğum, kimilerinin gözüne sokmak istediğim hakikatlerim ne kadar da çokmuş meğer. Bazen saklı kalmasını doğru bulduğum, hepsinin bir yeri ve zamanı olduğunu bildiğim, içimde tuttuğum çok sırlarım var…

 

     ***

 

Geçenlerde yaptığımız Abant tatili, hâlâ aklıma geldikçe kusacak gibi oluyorum. Hiç olacak şey miydi? Evli, çok sevdiği hayat arkadaşı olan Tanju’yu ayartmaya çalışan kadınları görünce aklım başımdan gitti. Belki de aklım başıma geldi “dank” etti her şey! DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.