Bugün cami tıklım tıklımdı...

A -
A +
“Eyvah herkes bu meseleyi biliyor; yüzlerine nasıl bakarım?” derken göz kapakları düştü.
 
Umutsuzlukla, camiyi çevreleyen harçsız yapılmış kabir duvarının bitişiğindeki başka bir düz taşın üzerine oturuverdi, kendi köylerindeki gibi. “Şimdi Aha’da olsaydım, Raziye Bibi gelir; ‘Ola Hafız! Sana hiç yakışır mı çobanlar gibi duvar taşlarına oturmak?’ diye laf atar, geçerdi…” dedi, yine evini, çoluk çocuğunu düşündü. “Hayriye akşamki hadiseyi görse veya duysa beni mahveder…” derken, elinde olmadan burukça tebessüm etti. Gayr-i ihtiyari gözleri doldu. İçinden geçenleri, sessizce haykırmak istercesine yüzünü masmavi, bulutsuz göğe, oradan da tarihî binaya çevirdi. O da ne? Kadın erkek insanlar, camiye dolmuyor mu? “Eyvah herkes benden önce yerini aldı!” deyip kalktı.
Bugün cami-i şerif tıklım tıklımdı. Belki de sahurda yaşadığı nahoş hadiseden dolayı ona öyle geliyordu. Sanki ‘fevkane’deki kadınlar bu meseleyi biliyorlarmış gibi hep ona bakıyor, içlerinden kim bilir neler diyorlardı? Dedikodular ayyuka çıkmıştı da onun haberi yoktu…
İçeriye buğday tenli, uzun boylu, ince yapılı, gür siyah kehribar sakallı ve bereli genç bir hoca olarak girdiğinden beri bütün gözler ona çevriliyordu. Yine öyle oldu. “Eyvah herkes bu meseleyi biliyor; yüzlerine nasıl bakarım?” derken göz kapakları düştü. Yorgunluktan mı, yoksa uykusuzluktan mı ne kapanıyormuş gibi hep yere bakıyordu. O gece kederinden uyuyamamıştı zaten, bütün ağırlığı üzerinde görünüyordu. Yakından gören; “Bu hoca hâlâ ayakta uyukluyor...” derdi. Safların arasından geçerken muhtarın yakınında durdu, oyalandı, bir şey demesini bekledi, ses çıkmayınca devam etti. Kürsüye çıkıp oturacağı minderin üzerine bağdaş kurmadan önce altına baktı. Sanki birileri oraya bir şey bırakmış hissediyordu. Beyaz, kenarları kırmızı boyalı bir zarf vardı. Görmezlikten geldi. Belâ ve musibetlerin definde okunacak duâları durmadan tekrar ediyordu sessizce… Sonra rahlenin yanı başında duran havluyu aldı anlında biriken terleri sildi. Daha sonra cebinden doksan dokuzluk tesbihini çıkararak bir kenara koydu. İçinden Allah’ın, Sevgili Peygamberimizin, sahabe-i kiram efendilerimizin, evliya-i kiram hazerâtının ve sâlih hocalarının isimlerini tekrarlamaya başladı.
Bütün milletin gözü üzerindeydi. Genç hoca “bugün nelerden bahsedecek?” diye merak ediyorlardı. Bayram gelmeden devamlı imam tutmak için fikir birliği çoktan sağlanmıştı. İş sadece Erzurumlu hocanın “peki” demesine kalmıştı… DEVAMI YARIN
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.