Sütpınar’ın yanı başındaki harmanlarda hummalı bir koşuşturma vardı. Sanki seferberlik ilân edilmiş gibiydi.
Şirin kazamız Narman’ın dağ köylerinden Koçkans’ın, kartal yuvası yalçın kayalıklarıyla yarışan yüksek tayaları ve onların etrafına bir sanat eseri gibi örülmüş tezek kalakları, sanki tarih öncesi çağlardan kalma antik bir orman gibi yükseliyordu. Salkım saçak söğüt ağaçlarının mor tülden gölgeleri çay yatağı boyunca düşüyor, sonbaharın tozlu rüzgârıyla yarışan sığırcık, karga, serçe sürüleri o tarladan bu tarlaya son başak kalıntılarını toplamak için konup konup kalkıyordu.
Sütpınar’ın yanı başındaki harmanlarda hummalı bir koşuşturma vardı. Sanki seferberlik ilân edilmiş gibiydi. Gem sürenler, taneyi samandan ayırmak için tığ vuranlar, çayda tahıl yıkayan, hedik kaynatanlar, değirmene, dibeğe çuval yüklü öküz arabalarını götürüp getirenler birbirine karışıyordu. Allah korusun, bir kar başladı mı, hayat bitti demekti. Ne yapılacaksa şimdi yapılmalıydı. Kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar bile yaşlarının, güçlerinin ötesinde bir gayretle işin bir ucundan tutuyor, soğuklar başlamadan tahıllar ambara, samanlar mereğe, den, bulgur, yağ, peynirler kilere konmaya çalışılıyordu…
Bütün bu koşuşturma ve canhıraş çabalar, kapıya gelip dayanan zor mevsim içindi. Her şey kurulu bir saat gibi tıkır tıkır işliyordu. Çünkü kışın şakaya gelir tarafının olmadığını herkes biliyordu. Noksanlığa kimsenin cesareti yoktu…
Bulunduğum yerden “Hayırdır inşallah!” diyerek kalktım. Ninem, taşlardan birinin üzerindeki tozları silerek oturdu. DEVAMI YARIN
Sayın Ragıp Karadayı Sabah şerifleriniz hayr olsun kardeşim,bu ne kadar güzel bitimleme, inanın okurken o köyde yaşıyorum gibi,o toprağın ,o harman yerinin , samanın kokusunu duyuyorum, güneşin sıcaklığınıve anadolunun sıcak samimi insanlarının evine misafir oluyorum her okuduğumda yüreğine gözünün nuruna emeğine sağlık.sevgi saygılarımla ✍️