Büyük bedeller ödeyerek en büyük dersimizi aldık!

Sesli Dinle
A -
A +

Nihayet korktuğumuz başımıza geldi. Pek emek verdiğimiz, itinayla seçip aldığımız yuvamızı elimizden aldılar!..

 

 

 

Kitabın kanarına yazdığım not şöyle bitiyordu:

 

"Döşenecek mobilyalar, pişecek yemekler, o çatı altında birikecek hatıralar, geçecek seneler, doğacak çocuklar düşünülünce; insanın içini tarifsiz bir coşku kaplıyormuş.

 

Alınan sadece bir ‘ev’ bir ‘yuva’ olmuyormuş meğer... o evle beraber kocaman hayaller, tomurcuğa durmuş umutlar, huzur saçan gülümsemeler de alınıyormuş meğer.

 

Bizimkisi ilk başta öyle gibi görünse de sonu meçhuldü. Uçmasını bilmiştik de konmasını bakalım becerebilecek miydik?..”

 

     ***

 

Şuuraltında endişelerim varmış ki böyle yazmışım o zamanda bile. Nihayet korktuğumuz başımıza geldi. Pek emek verdiğimiz, itinayla seçip aldığımız yuvamızı elimizden aldılar. Sonra ne mi oldu? Ne olacak, başladığımız noktaya, yani iki odalı evimize geri döndük. Döndük ama bizimkisi de bize oldu. Senelerce sıkıntıdan sonra sokaklarda kalmadığımıza hamd ve şükürler ettik. Çok büyük acılar çekerek, bedeller ödeyerek alabilecek en büyük dersimizi aldık.

 

Aman ha size gelip de akıl veren, para vermeyenlere aldanmayın. Lütfen her şeyin sonunu düşünün, getirisini götürüsünü hesap edin. “Az olsun temiz olsun...” mantığıyla kılı kırk yarın, mutlaka istişare ederek DOĞRU karar verin. Verdiğiniz isabetli kararların arkasında da adam gibi durun.

 

Bize dedikleri gibi hayatınızın her kesiminde “Onu al, bunu al!” diyen çok olacak. Nasıl alabileceğinizi gösteren ise hiç olmayacak…

 

Şunu da samimiyetimle söyleyeyim: “Hiçbir şeyde gözünüz olmasın!” demiyorum. Olsun ama kazancınıza göre olsun. Gelirinize göre ev, araba ve eşya düşünün… Allahü teâlâ ona kuvvet de verir.

 

 

 

Cam önünde oturur kitap okurdu,

 

Okurdu, gözlerinden yaşlar akardı.

 

Belli ki kalbinden çok şeyler kopardı.

 

Sevdiğimin sözleri sinmiş özüme,

 

Nasıl da güzel görünürdü gözüme.

 

 

 

Hayatı nakış nakış işler, dokurdu.

 

Adildi, ayırmazdı kuzuyla kurdu.

 

O söyleyince akan sular dururdu.

 

Muhabbet dağlar kadar sığmaz sözüme,

 

Çok da sevimli görünürdü gözüme.

 

 

 

Hem tenhalarda sohbet eder gezerdik.

 

Laf atanları ezim ezim ezerdik.

 

Yakın akrabalardan korkar sinerdik.

 

Onun sarı saçları vursun yüzüme,

 

Ne de hoşsohbet görünürdü gözüme.

 

 

 

Caddeden aşağı koşarak inerdi,

 

Çoğu açıktan yürür, bazen sinerdi.

 

Beni görünce keyiflenir gülerdi.

 

Hayra yorar, odaklanırdı çözüme,

 

Ne yakışıklı görünürdü gözüme.

 

 

 

Üstün kibarlığına şaşar kalırdım.

 

Her bir hareketinden ibret alırdım.

 

Çok severdim, pek yakinen de tanırdım.

 

Hiç bakmıyordum eğrisine düzüne.

 

Pek samimi dost görünürdü gözüme.

 

 

 

Hoca, uzun söze ne hacet, kısa kes!

 

Demek istediğimi anladı herkes.

 

Sevdalım nereye gitse veriyor ses.

 

Ateş bakışları dönünce yüzüme,

 

Nice hatıraları gelir gözüme.

 

               ***

 

        İLKLERİM…

 

Tanju ile yan yana ağlaşırken sanki babacığımın sesini duyar gibi oldum: “Hayatta her şey istediğin gibi olmaz kızım! Çeşitli hadiseler altında ezilme ve sinek vızıltısı gibi kulak dolduran sözler karşısında hemen öfkelenme, gönlünü daraltıp gününü berbat etme!” diye gürlüyordu derinden derine... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.