“Canım evladım, muvaffak olacağını biliyordum...”

A -
A +

Basiretim yoktu ama hissiyatı çok yüksek biri sayılırdım. Ya da kendimi öyle görüyordum. Karakterim icabı sevince tam seviyordum. Bu uğurda gözü karaydım, istediğimi elde edebilmek için direnmemden, ağlamamdan daha normal bir şey yoktu. Ama aynı şeyi onun; yani kara sevdalım Tanju’nun gözlerinde görmeyi beklemezdim…

 

Bir gün ağlayarak anacığımın yanına gittim, kafamı omuzuna koyup sarıldım, hıçkırıklarımın arasından belli belirsiz sesini duyuyordum: “Canım evladım! Muvaffak olacağını biliyordum...” Sonradan anladım ki o an 'o an’mış meğer. “Dönüm noktam…” dedikleri... Beni ben yapan veya zorda bırakan ne varsa hepsi o cümleyle birlikte doluşmuş kalbime. Daha iyisini yapabileceğime o gün inanmıştım. Sonra bilmediğim şehirde, tanımadığım insanların arasında tek başıma kaldığımda o cümleye dayanıp ayakta kalmıştım. Ne zaman umutsuzluğa düşsem yine ona tutunup doğrulmuştum.

 

Canım Anneciğim bir cümle söylemiş ve fark etmeden beni her şeye hazırlamış, yolumdaki bütün mânileri kaldırmış, ışıkları ise tam yakmıştı.

 

İşte Tanju’ya tutulmamın ve en akıl almaz en büyük hikâyemin başlamasının altındaki ruh hâlim buydu! Anacığımın bana “Bildiğim, tanıdığım, çalışkan, dirayetli ve o kadar da kalbi yufka kızım...” dediği günden beridir ne yaşarsam yaşayayım, nerede olursam olayım ve ne yaparsam yapayım “Ben o bildiğin kız olmalıyım, özümden ayrılmaya niyetlendiğim andan itibaren o hâlden koşarak uzaklaşmalıyım…” derdim kendi kendime. Unutamadığım anneciğimden, hiç unutamadığım bir rehberdi o sözleri. Her şartta ve her durumda kendini aramak, aslını kaybetmemek, olana ve olacak her şeye karşı kendim olabilmek için hep kuvvetliydim. Ne zaman Tanju’ya müptela oldum annemi de, sözlerini de unuttum.

 

Anacığım öğretmeye o kadar hevesliydi ki hevesi nefesi olmuştu. Hevesi bitiverse nefesi de kesilecekti sanki. Neyse ki nefesinin üstüne kızaran gözlerin bakışı hiç düşmedi. Dedim ya öğretmeye hevesliydi canım anneciğim. Koca koca kitapların zor çözümlemeleriyle değil, minicik kalplerin kelebek kanatları hassasiyetiyle hafif dokunuşları ikaz ederdi daima. Şimdi anlıyorum onun öğrettiklerinin hiçbir kitapta tekrarının olmadığını. Kalbimdeki en sırça köşke, derin bir yerlere kaydetmiş, saklamışım bir gün lazım olur diye ve bütün samimiyetimle.

 

Bazen odalarımızı dolaşırdı. Ders çalışırken atıştırdığım yiyeceklerin kenarından koparıp; “Ne kadar da lezzetli şeyler, nereden buluyorsun bunları?” der, kuvvet verir, sevindirirdi. İçimdeki korkaklık, keyfe, neşeye dönüşürdü. Piyasanın en lezzetli yiyeceklerini bulup alan, maharetli bir kız oluverirdim birden. Çok sonra anladım ki yine, aldıklarım değil benim melek anneciğimin kalbiydi güzel olan. Kalbimiz kırılmasın diye bin dereden bin su getiren, hissiyatını bile benimle gizliden gizliye paylaşan güzel kalpli anneciğim, bana güzel örnek, doğru rehber olmuştu da haberim yoktu. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.