Masal şöyle devam ediyordu:
Ancak oyuna hepsi katılmak istememiş. 'Hakikat', saklanmayı tercih etmiş. Herkes onu bulacaksa, saklanmak niye, diye düşünmüş. Kendini beğenmişlik, bunun çok aptal bir oyun olduğunu düşünmüş, aslında onu en çok rahatsız eden, fikrin kendisinden çıkmamış olmasıymış. Korkaklık, riske girmek istememiş.
Sonra Çılgınlık, başlamış saymaya, “Bir, iki, üç…”
İlk saklanan “Tembellik” olmuş, yolda bulduğu ilk taşın arkasına bırakmış kendini. “İnanç, imân” kalbe saklanmış, “Hasetlik” ise, kendi kuvvetiyle en yüksek ağacın tepesine tırmanan zaferin gölgesine sığınmış. “Cömertlik” neredeyse saklanamıyormuş. Çünkü bulduğu her yer dostları için münasip geliyormuş ona. Meselâ berrak bir gölün güzellik için ideal, bir ağacın dallarının utangaçlık, bir kelebeğin kanatlarının zevk, rüzgâr esintisinin hürriyet için münasip olduğunu düşünüyormuş. Cömertlik, sonunda bir güneş huzmesine sarılıp saklanmış. Bencillik ise tam tersine hemencecik konforlu, havadar ve sadece kendisine ait bir sığınak bulmuş. Yalan, okyanusun dibine saklanmış, aslında gizlendiği yer gökkuşağının arkasıymış. Hırs, Tutku ve İstek yanardağların içine girmiş. Unutkanlık… hımmm... hatırlamıyorum... nerede?
Çılgınlık, dokuz yüz doksan dokuza geldiğinde “Aşk” henüz saklanacak bir yer bulamamış, çünkü bulduğu her yerde bir başkası varmış. Neticede bir gül ağacının yapraklarının arasına gizlenmeye karar vermiş.
“Bin” demiş Çılgınlık, gözlerini açmış.
Aramaya başlamış. İlk bulunan Tembellik olmuş, bir taşın üç adım ötesindeymiş. Sonra yanardağların içinde Tutku ve İsteğin titrediğini duymuş. Tesadüfen Hasetliği bulmuş ve Zafer’in nerede olduğunu çıkarabilmiş. Bencilliği bulamamış. Arıkovanı olduğunu görünce saklandığı yerden kaçmışmış çünkü.
Uzun süre yürüdükten sonra Çılgınlık, susamış ve göle ulaştığında Güzelliği görmüş. Şüphe’yi bulması daha kolay olmuş, ne tarafa saklanacağına henüz karar veremediğinden bir çitin üzerindeymiş hâlâ.
Neticede hemen hemen hepsini bulmuş: Taze otların içinde Kabiliyet’i, karanlık bir mağarada Endişe’yi, gökkuşağının ardında Yalan’ı ve saklambaç oynadığını unuttuğu için Unutkanlığı…
Sadece “Aşk” ve “Îmân” hiçbir yerde görünmüyormuş. Çılgınlık, her ağacın arkasında, her taşın altında, dağların tepesinde, her yerde aramış onu ve tam pes edecekken gül ağacını görmüş ve dallarını aralamaya başlamış. İşte bu esnada bir acı çığlık duyulmuş! Dikenler gözüne battığı için bağıran Aşk’mış! Çılgınlık, vicdan azabıyla ne yapacağını bilemez hâlde ağlamaya başlamış, duâ etmiş, yalvarıp yakarmış, af dilemiş ve sonunda onun rehberi olmayı vadetmiş.
İşte yeryüzünde ilk saklambaç oynandığı o günden beri, “AŞKIN GÖZÜ KÖRDÜR…” derler ÇILGINLIK ise onun rehberi… ÎMÂN ise hiç bilinememiş çünkü o hep KALPTE kalmış… Onu ancak bizleri yoktan yaratan Rab’bimiz biliyor...
DEVAMI YARIN