Çok yıpranıyor ve istikbalime dair yeise kapılıyordum!..

Sesli Dinle
A -
A +

Kötü arkadaşlara tek başına direnen aklımın amansız mücadelesi daha ne kadar sürecek ve beni ne kadar hırpalayacaktı?

 

 

 

Nefise Doktor’um, ahirete ait bir şey anlatınca yerden göğe, gökten yere kadar hak veriyordum... Bu amansız mücadelenin galibi hangi tarafım olacaktı? Doğrusu tam emin değildim! Netice ne olursa olsundu ama Allahü teâlâ indinde, tarih karşısında nasıl hesap vereceğimi unutamıyordum. O hakikat ve bir de adı konmamış kızım aklıma gelince eğlencenin de keyfi hepten kaçıyordu.

 

Bir gün dans ettiğim arkadaşlardan biri; “Senin bedenin burada ama aklın başka yerlerde kız Jale. En iyisi bir psikiyatriste git! Ciddi bir bunalım geçiriyorsun, farkında değilsin! Seni böyle ruhsuz hiç görmemiştim!” deyip içimi okumuştu sanki. Ne cevap mı verdim? Ne olacak? Sadece burun kıvırdım “Kafa okuyucu! Çokbilmiş…” dedim, nazikçe geçiştirdim.

 

Azgın nefsim, kör şeytan, kötü arkadaşlara tek başına direnen aklımın amansız mücadelesi daha ne kadar sürecek ve beni ne kadar daha hırpalayacaktı? Cevabını pek bilemiyordum. Bildiğim tek şey; çok yıpranıyor olmam ve istikbalime dair yeise kapılmamdı.

 

     ***

 

Tanju'ya yazdıklarımı rahat görebileceği bir yere koymuştum. Kaç gün sonra ulaşmışsa almış okumuş. Merak edip bakabileceğimi düşünmüş olacak ki o da aynı kâğıdın arakasına: “Kalemine kuvvet, ömrüne bereket, ceddine rahmet kıymetli Jale Hanımefendim…” cümlesini düşerek okuduğunu, mesajını aldığını duyurmak istemişti, yine aynı yere bırakarak.

 

Bahar havası çarptı mı ne? Ya da bende farklı bir hastalık mı zuhur etti? Çeşitli sorular gittikçe kafamı karıştırıyordu. Bir de arkadaşlarımın yüzüme karşı söyledikleri artınca bir mesai günü çalıştığım yerden izin aldım. “Hem Nefise Doktor’umu görürüm hem de bir iyi muayene olurum…” düşüncesiyle çıktım yola. Hastane kapısından içeri girer girmez rahatladığımı hissettim. Hele Doktor Nefise’yi uzaktan görünce sanki üzerimdeki kurşunî bulutlar hepten dağıldı, öyle ferahladım ki sormayın. “Hoş gelmişsin” bile demeden bana ne dese iyi?

 

Hemen söyleyeyim:

 

- İsmi lazım değil, çok çok eskilerden bir Türk doktorumuz diyor ki:

 

Öfke, karaciğeri,

 

Keder, akciğeri

 

Üzüntü, mideyi,

 

Stres, kalp ve beyni,

 

Korku da böbrekleri yorar maalesef!

 

Bunlar vücutta artınca ve devamlıysa o organ hasta olur, kullanılmaz hâle gelir. Cenâb-ı Allah'ı hatırlayıp anmak en büyük şifadır. Rabbimiz Kur’ân-ı kerimde Rad suresi, yirmisekizinci âyet-i kerimesinde buyuruyor ki: “Kalpler ancak Allah'ı zikretmek ile huzur bulur.”

 

- Bunun üzerine söyleyecek sözüm yok Doktor’um. Sadece hasretine dayanamadım geldim.

 

- Ben de öyle... Daha bu sabah Saadet Hemşireyle kulaklarınızı çınlattık Jale Hanım.

 

- Tevekkeli değil, sabahtan beri nereye gitsem aklımda o ilk gün ve sizler varsınız. Bu şeyler tesadüf mü doktorum?

 

- Aslında İslâm âlimleri “Hayatta tesadüf diye bir şey yoktur…” derler. Yaratıldığımız günden beri her şeyimiz belli. Gel şöyle oturalım da öyle sohbet edelim.  DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.