"De hele anacığım, yatılı okulu kim kazanmış?.."

Sesli Dinle
A -
A +

Nineciğimin titrek eliyle işaret ettiği tarafa baktım. Annemin yüzü sapsarı kesilmiş. Öyle düşünceli düşünceli geliyordu.

 

Ninem, cebinden kuka tespihini çıkardı, başını ellerinin arasına aldı. Omuzlarında atkısı, dizlerinde kara yünden örülmüş peştamalı vardı. Mestlerini yaz kış çıkarmazdı. Zayıf, damarları çıkmış ellerini dizlerine koydu bacalara, harmanlara dikkatle göz gezdirdi. Aradığını bulamamanın hüznüyle, karanlık mağara ağzı gibi duran açık kapıya bakıp daldı. Sessizce yanına yaklaştım, gözlerini kapattım. Bu masum muzipliği sık sık yaptığımdan sevinçle heyecanlandı.

 

- Nerelerdesin be Ragıp’ım? Bakmadığım yer kalmadı!

 

- Nerede olacağım nineciğim, Sütlü Pungar’a gittim. Başka nerem var ki?

 

- Mekteplerin açılmasına az zaman kalmış diyorlar…

 

- He, sorma nineciğim! Herkes kaydını yaptırmış…

 

- Hayırlısını iste evladım, hayırlısını…

 

- Elbette hayırlısını istiyorum amma vakit de bitti nineciğim. Bir ben kalmışım biliyor musun?

 

- Arkadaşların nasıl yapmışlar?

 

- Ahmet Ağanın oğluyla, İsmail Ağanınki Erzurum’da okuyacakmış. Kono Mustafa’nınkiyse Oltu’da mı ne, Çerkezlerin oğlan da Ankara’ya gidiyormuş, akrabaları varmış orada…

 

- Ya sen?

 

- Bilmem nineciğim. Babam ‘gücüm yetmez’ diyormuş, bana belli etmiyor ama!

 

- Meraklanma…

 

- Nasıl meraklanmam nineciğim? Ne yapacağımı da bilmiyorum!

 

- Topcuların büyük oğlan Ekrem Efendi, harmanı olduğu gibi yüzüstü bırakmış İd’e gitmiş… Galiba muallim mektebini kazanmış onlarınki…

 

- Kim dedi nine?

 

- Oo! Herkes konuşuyor... Bak anan bile onlara gözaydınlığına gitmeden geliyor.

 

Nineciğimin titrek eliyle işaret ettiği tarafa baktım. Annemin yüzü sapsarı kesilmiş. Öyle düşünceli düşünceli geliyordu. Koşarak yaklaştım.

 

- De hele anacığım, yatılıyı kim kazanmış? Nereden öğrenmişler?

 

- Tırıların Rasim Ağa mı ne İd’den gelmiş. Demiş ki “Koca Narman’dan üç kişi mi, dört kişi mi ne, Gümüşhane muallim mektebini kazanmış, birisi de buradanmış. İsmail Ağagil de; “Bizim uşak kazanmıştır…” demiş, Ekrem Efendiyi İd’e göndermişler. Herkes gözaydını veriyordu, ben de gittim. Bak Ragıp’ım boşa çıktın! Sana çok guman ediyordum, kazanamadın. Oysa herkes senin için “Bu hocanın mahdumu okur...” diyordu ama olmadı. Hayırlısı olsun ne diyelim! Her şey Allahü teâlâdan…

 

- !!!

 

Her gün, her gece benim için duâlar yapan nineciğim, bu konuşmalara üzülmüş olmalı ki peştamalının cebinden çıkardığı kâğıt beş lirayı uzattı.

 

- Al Ragıp’ım, doğru İd’e... Bunu ne zamandır sana vermek için saklıyordum... Hadi Allahü teâlâ işini rast getirsin! Belki kazanan sensin... Böyle beklemektense doğrusunu öğrenelim… Hadi durma dedim!

 

Annem:

 

- Baban câmide ona da haber ver, onun da iznini al bari!

 

- Tamam, olur ana!

 

Parayı aldığım gibi babamın yanına koştum. Onun duasını da alıp doğru kazanın yolunu tuttum. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.