"Ey halife! Bu yanımızdaki bizim babamızı öldürdü! Ne lazım geliyorsa lütfen yapın! Adâlet yerini bulsun istiyoruz!"
Halife Harun Reşid:
-Hatta askerlerimizin yardım etmesini dahi istemediler. Mecbur kenara çekilip muhafaza olabilecekleri bir yer hazırlamaya başladılar. Onlar ise ölen arkadaşlarının elbiselerini alıp ceplerini boşaltmaya ve sonra da bir ateş yakarak güya ısınmaya çalıştılar. Bu hengâmede bize yardımcı olup destek verecek yerde köstek oldular. Bana duâ et ki topraklarımdan kovmadım hâlâ!
- !!!
- Bak sana ne anlatacağım Behlûl?
- !!!
- Hani bana hazret-i Ömer Efendimizi misal verdin ya onun devrinde yaşanmış bir hadiseyi anlatayım. O zaman hak verir misin vermez misin? Senin insafına bırakacağım!
Hazret-i Ömer, radıyallahü anh, Allah ondan razı olsun, arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girmiş.
"Ey halife! Bu yanımızdaki bizim babamızı öldürdü! Ne lazım geliyorsa lütfen yapın! Adâlet yerini bulsun istiyoruz!"
Bu söze pek şaşıran hazret-i Ömer, radıyallahü anh, Allah ondan razı olsun, suçlanan gence dönüp:
“Duydun ne dediklerini! Söyledikleri doğru mu?" diye sormuş.
Huzura getirilen genç;
"Evet doğrudur Efendim!" demiş. İftira olmadığını gören Halife:
"Anlat bakalım! Hadise nasıl oldu?" diye sormuş bu sefer de.
Bunun üzerine suçlu genç anlatmaya başlamış bütün olup bitenleri:
"Ben bulunduğum yerde hâli vakti yerinde olan bir insanım Efendim. Atımla gezmeye çıkmıştım. Kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Bindiğim atım çok güzel, cins attı. Gören bir daha dönüp bakıyordu. Hayvanım acıkmış olmalıydı ki oradan buradan bir şeyler koparıp yemeye çalışıyordu. Bu arkadaşların bahçeleri yanından geçerken ne yaptıysam meyve koparmasına mâni olamadım. Meyvelerin bir at tarafından koparıldığını gören arkadaşların babası, içeriden hışımla çıktı, atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Canımdan çok sevdiğim atımın yerde cansız yatışı nefsime ağır geldi. Gayr-i ihtiyari ben de yerden bir taş aldım fırlattım, adam öldü. Kaçmak istedim, kaçamadım. Beni yakaladı, huzurunuza çıkardılar. Durum bundan ibarettir Efendim."
Bu söz üzerine, hazret-i Ömer, radıyallahü anh, Allah ondan razı olsun "Söyleyecek bir şey yok! Bu suçun cezası kısasa kısas! Madem suçunu da kabul ettin, infazını yapacağız!" demiş. Halifenin bu izahatına karşı suçlu delikanlı bir arzda bulunmuş:
“Efendim! Haklısınız! Suçumu da inkâr etmiyorum! Yalnız bir maruzatım var. Müsaadenizle anlatayım!”
“Ne maruzatı?”
“Daha önce de arz ettiğim gibi memleketimde zengin biriyim. Benden başka küçük bir kardeşim daha var, yani iki kardeşiz. Babam rahmetli olmadan epey bir altın bıraktı miras olarak. Buraya gelirken kardeşim küçük olduğundan mirası, kimsenin bulamayacağı emin bir yere saklamak mecburiyetinde kaldım. Şimdi siz bu cezayı hemen infaz ederseniz, yetimin hakkı zayi olacak. Korkarım Allah indinde mesul olursunuz. Bana üç gün müsaade buyurun, emaneti kardeşime teslim edeyim, döneyim.
“Yerine kefil bırakman lazım!”
“Bu üç gün için yerime birini bulurum."
DEVAMI YARIN