"Kadir kıymet bilmeyenler okusalar ne, okumasalar ne? Bir kulaktan giren öbüründen çıkar, gider..."
Doktor Nefise:
- Mutlaka güzel şeyler geliyordur aklına.
- Güzel olmasına güzel de “olur mu olmaz mı” onu bilmem? İstiyorum ki “Herkes toparlanıp dinimizi, tarihimizi, büyüklerimizi yeniden okusun öğrensin…”
- Ama sadece “kıymetini bilecek olanlar okusun…” demek daha münasip düşer gibime geliyor.
- Yani!
- Yani, kadir kıymet bilmeyenler okusalar ne, okumasalar ne? Bir kulaktan giren öbüründen çıkar, gider. Mühim olan o okuduklarını sindirip kendine mal edebilmek. Nerede o nasipliler?
- Vaktinizi aldım! Sen kusuruma bakma, beni affet Doktor’um. Üzdüysem, sıktıysam divâneliğime, beceriksizliğime ver. Darılma, gücenme, çözülme sakın. Lütfen bana da kızma! Hep böyle aklıma düştükçe, kafam estikçe kıymetli vakitlerini alıyorum. Hakkınızı helâl ediniz.
- Hakkımı varsa helâl ettim.
- Ümidimi kesmiyorum elhamdülillah. Mutlak iyidir, güzeldir önümüz. Muhabbetlerimle öpüyorum canım Doktor’um.
- Bilmukabele Jale Hanım. Aman dikkat edin; Hak teâlâ masum yaratmışken, hırs sizi asi etmesin! Meselenin özeti bu. Bir münevver düşünür “Kafa bedende, komuta sende...” diyor.
- Doktorca laflar karşısında en iyisi sükût olsa gerek!
- Yerine göre susacağız, yerine göre de konuşacağız. Unutma Jale Hanım! Hayat devam ettikçe ebediyen kurtulmak için bir şansımız var demektir. Çünkü şu an her ne konumda olursak olalım, henüz en güzelini yaşamadık.
- Bazen diyorum gidip rahatsız etmeyeyim!
- Gelmesen de seni bulurum inşallah, sen de beni bul! Sizi böylece yalnız bırakamayız. Hâlâ üstesinden geldiğini düşündüğün zor şeyler var. Sonra tek başına ağlarken niçin yeterince iyi olmadığını merak ediyorsun. Kuvvetli olmak mecburiyetinde değilsin ama akıllı olmalısın. Unutma! Beden kendini birkaç tedavi ile yenileyebiliyor ama aklınla kalbinin yerini değiştirmen imkânsız.
- Ben çok hissîyim!
- Hissî olmayı bir kenara itip mantıkla hareket ederek insanların sana bulaştırmak istediği kötülüğe kalkan tutabilirsin. “Seni seviyorum” demekten daha kıymetli bir cümle var, herkese söylenmeyecek, üstü fosforlu kalemle çizilebilecek bir cümle, sonu umumiyetle hayal kırıklığıyla biten ama bazen de dolu dolu hakkını alan bir cümle: “SANA İTİMAT EDİYORUM…” demek.
- Sevmek itimatla birlikte oluyor zaten.
- O “seviyorum…” demekle seni bir saksıya koymuş çoktan. Sen ona sımsıcak güneş gibi bakmışsın, o seni bir kere bile sulamamış. Ama sana sorsam, “Hâlâ üşümemi istemediği için üstüme su dökmedi…” dersin. Tabii canım balkon duvarına bıraksaydı düşerdin kesin, değil mi? Son sözüm şu olsun Jaleciğim: “DANİMARKALI GELİN” filmini seyret, hem de defalarca…
- Peki Doktor’um… dedim, muhabbetle vedalaştık.
Gecenin karanlığında gözyaşım akıyor,
Herkes kendi istikbaline şaşı bakıyor.
DEVAMI YARIN