Erkeklerin de hakları olabileceği hiçbirimizin aklına gelmiyordu!

A -
A +

Televizyon haberlerinde, medyada, gazete manşetlerinde, şiir, şarkı, türkü ve edebiyatın diğer dallarında kadın hakları o kadar çok abartılarak işleniyordu ki, erkeğin hakkı olabileceği hiçbirimizin aklına bile gelmiyordu. Hayvan hakları bile unutulmazken, erkeğin gündeme geldiği ve konuşulduğu tek gün “Babalar Günü”ydü, o da mağaza vitrinlerini aşamıyordu.

 

Erkekleri bütün kuvvetimizle ittik, aşağıladık, en büyük düşman olarak ilân edip ezerken gözünün yaşına bakmadık. Onların babalarımız, abilerimiz, amca, dayı ve bizi biz yapan kıymetler olduğunu hiç hatırlamadık bile. Herhangi bir erkeği öldüren kadın hemen masum gösteriliyordu. “Ne yapsın zayıf kadın? Başka çıkış yolu kalmadığından kendini müdafaa için yaptı!” yaygarasını koparıyorduk. Sıkıysa bunun aksini iddia edenler olsun... Tabii cesaretleri vardıysa!..

 

Zavallı erkekler haklı olsalar bile haklarını arayamıyor, ezilmeye, taşlanmaya, haşlanmaya müstahak ve aşağılık bir mahlûk olarak hafızalara yerleşiyordu. Eli kanlı katil bir kadın bile bir adli vakada “Şiddete uğruyordum, öldürdüm!” ifadesiyle serbest kalabiliyor, çok rahat ceza indirimi alabiliyordu.

 

Anlayacağınız kadınlar her gün biraz daha şımartılıyordu. Ailesini geçindirebilmek için gecesini gündüzüne katan babalarımızı, kardeş ve beylerimizi o kadar çok ötekileştirdik ki, bütün fiziki güzelliğini detaylarına kadar sergileyen bir kadına bakarsa “sapık” ikaz ederse “gerici sapık” müdahale ederse bu sefer de “Tacizci sapık…” ilan ediyorduk. O kadar trajikomikti ki; erkeğe helâl olmasına rağmen avret yerlerini kapalı olacak şekilde giyinip gezerse o da “sapık” damgasını yemekten kurtulamıyordu. Her çeşit vücudunu sergileyen kadın çağdaş, modern, özgür, yaşamasını bilen bir bayan olurken; maalesef erkeklerimiz “Kaba mahlûk ve bütün kötülüklerin ana merkezi…” mührünü yemekten kurtulamıyordu.

 

Yine o kadar enteresandır ki, kadınların artık kendi haklarını müdafaa derdi ortadan kalkmıştı. Bunun sebebi de şuuraltı ele geçirilmiş olan erkeğin, kadından çok kadın haklarını müdafaaya başlamış olmasıydı. Bunlar yetmezmiş gibi devamında “Feminizm” denen ne olduğu tam anlaşılamayan bir fikir akımı ile erkek milleti, her zaman ve her zeminde aşağılanmaya ve nefret edilmesi gereken bir mahlûk olmaya mahkûm ediliyordu durmadan.

 

Oysa her kadın bir olmadığı gibi her erkek de bir değildi ve bunu gayet iyi biliyorduk.

 

Nasıl ki kadın tacize, şiddete ve her türlü zorbalığa maruz kalıyor ise, aynı şekilde erkeğin de birçok kötü şeye maruz kaldığı durumlar inkâr edilemez bir hakikatti. Bunların en başında da erkeğe duyulan hürmetin her geçen gün daha da yitiriliyor olmasıydı. Bunun yanı sıra erkeğin günlük hayatta uğradığı sözlü, fiziki tacizleri, şiddeti, ayrıca medya organları tarafından uğradığı ve uğratıldığı linç girişimlerini ve daha birçok şeyi sayabilmek mümkündü ama dile getiren yoktu...

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.