Çocuk dünyaya gelene kadar yapacağımı yaptım, her tarafı eşyalarla doldurdum. Zavallı Tanju ne diyor, ne istiyordumsa, hiç itiraz etmeden kabul ediyordu. Pes etmiş, sanki itiraz etme melekesini kaybetmişti. Ya da hepten dumura uğramıştı. Bazen içimden; “Bir insan bu kadar aptal olmaz…” diyor, aklından bile şüpheye düştüğüm oluyordu. Madem öyleydi ben de devam ettim. Geri vitesim yoktu. Onun tam teslim olması, bitmeyen isteklerimin de artmasına sebep oluyordu.
En son geldiğinde annem; “Ha gördün mü ev dediğin böyle olur…” demiş, memnuniyetini saklamamıştı. Epey mücadele verdikten sonra annemin ve arkadaşlarımın nihayet gönülleri olmuştu.
Oysa eşyadan geçilecek yer kalmamıştı. Çocuğumuz çoktan dünyaya gelmiş, yürümeye, hatta koşmaya bile başlamıştı. Zaman kendi kanunları dairesinde su misali akıp gidiyordu.
Doğanlar büyüyor, gençler olgunlaşıyor, olgunlar da ihtiyarlığa doğru amansız bir yarış içinde son menzilimize doğru akıyorduk. Gidiyorduk da mecburi varacağımız yeri, o mutlak karşılaşacağımız ahir ve akıbetimizi hiç hesaba katamıyorduk ne hikmetse.
***
Tek başıma işten gelip kapımı açtığımda yoğun boya, cila, tiner karışımı bir eşya kokusu yüzümü yalayarak dışarı çıkmaya çalışırdı her defasında. “Eşya eşya…” deyip başımızın etini yiyenler muharebeyi çoktan kazanmışlardı da enkazı kaldırmak da bize düşüyordu. Hele dışarıda bir parka oturup geldikten sonra daha çok fark ediyordum o acayip kokuları. Günlerce beni daraltan bir mevzu oldu. “Tecrübeli arkadaşların fikirlerine her daim açığım…” desem de kimsenin umurunda değildi. Yoksa benim burnumda mı bir acayiplik vardı da bilmiyordum?
Astım hastası, daha önce epilepsi krizi geçiren bir arkadaşım ziyarete gelecekti. “Ne olur ne olmaz” dedim, durumu izah ettim. O da memnun olacak yerde katıla katıla gülmüştü. “İlk defa mobilya denilen ev kokusundan rahatsız olan birini duydum. Kokan eşyalar değil senin burnundur kız Jale! Dikkat et göreceksin! En iyisi sen bir doktora uğra…” deyip kahkaha atmıştı. Telefondaki ses yankılanması daha dün gibi kulaklarımda.
Tabii bir de bizim sigara keyfimiz vardı. Onu hiç hesaba katmıyordum. Maalesef evde içilen sigaralardan dolayı salon ve antreye bu kokular iyice sinmişti. Boya, cila bir de bunlara ilaveten sigara kokusu karışınca ortaya çıkanı varın siz düşünün.
Evi tepeden tırnağa temizledim. Hipoalerjenik çamaşır suyu ile daha sonra yumuşatıcılarla halı, perde, koltukları ve zemini sildim. Sirke, kabartma tozu ev yapımı hijyenik karışımları bol bol kullandım. Kapıları pencereleri açtım evi günlerce havalandırdım. Ne mi oldu? Maalesef koku bizi çok sevmiş, hâlâ gitmemişti.
Gece geç saatlerde moralim çok bozuk, kafamda deli sorular var. Bu mevzularda ev ilaçlama şirketleri profesyonel bir hizmet veriyorlar mı? Seraoxicoat denilenle duvarlara ve eşyalara sinen kokuları temizlemek mümkün mü? Ha bire çare arıyorum durmadan.
DEVAMI YARIN