Evdeki hesap hiçbir zaman çarşıya uymuyordu...

Sesli Dinle
A -
A +

Eskiden beri güzel memleketim anlatılırken derste, evde mevzu edilince dikkat kesilir, öyle merakla dinlerdim ki… 

 

 

 

Ölüm meleği kapıda bekliyor, ebedî hayatını kurtarmak için garantin mi var? “BUGÜN VE HEMEN ŞİMDİ TÖVBE ETMEYECEKSİN DE YA NE ZAMAN TÖVBE EDECEKSİN?”

 

Hasıl-ı kelâm başlamak için, bırakmak için, affetmek için, unutmak için, paylaşmak için, yaşamak için, ALLAH İÇİN, EBEDÎ SAADETİN için “Bugün bir şey yapmayacağız da ya ne vakit yapacağız?”

 

     ***

 

Memleketimin çoğunu gezip görmeden Çin lokantasına gidip Çin yemeklerini tatmak, havasını teneffüs etmek bana ilkin enteresan gelse de aklıselim düşündüğümde hepten yanlıştı, oldukça bize tersti. Saçma bir merak, mantıksız bir arayış, zayıf karakterlilik olarak gördüm lakin elim kolum bağlıydı, kimseye bir şey diyemiyordum. Öyle bir lüksüm de eskiden beri yoktu...

 

Odamın penceresinden dışarıyı seyrederken aklıma neler gelmiyordu ki? Eskiden beri güzel memleketim anlatılırken derste, evde mevzu edilince dikkat kesilir, öyle merakla dinlerdim ki… Kendi kendime “Büyüyünce, gitmeyeceğim yer kalmayacak” diye çoktan karar vermiştim ama evdeki hesap hiçbir zaman çarşıya uymuyordu. Şimdi de evlilik denilen dünyam bu işlere müsaade etmiyordu.

 

Eskiden bir plan yapmıştım oysa. Trakya’da uçsuz bucaksız sarı, yeşile boyalı ayçiçeği tarlaları. İstanbul’un ve Bursa’nın tarih kokulu sokakları; saraylar, camiler, hanlar, hamamlar, çeşme, şadırvan, mescid ve medreseler. Çanakkale’de Boğaz Harbinin canlı şahidi mevziler, dünyanın sayılı köprüsü, Akdeniz’de Antalya turunçgiller daha başka güzellikler. Ege'de İzmir, parklar, limanlar… Gez gez bitmez. Bir Türk evladının kendi vatanını gezip tanımadan başka memleketlerin hayalleriyle yaşamasını oldum olası kabullenemiyordum. Kıymetli doktorum Nefise Hanımefendinin sohbetlerinden sonra bu hissiyatım depreşti, öne çıktı lakin hâlâ bir şey yapamıyordum.

 

Adana’da baharat satılan çarşılar, Mersin’de bağ bahçeler, Diyarbakır'da içinde çocuk oturabilecek büyüklükteki devasa karpuzlar… Nevşehir’de Kapadokya, Peribacaları. Konya hele… Akla ilkin Selçuklu, Mevlânâ geliyor her nedense. Dümdüz, kocaman bir şehir hayal ediyorum… Mevlânâ’mızın memleketi… Güneydoğu’da Nemrut’u merak ediyorum. Dağın tepesinde taşlardan koca koca heykeller yapmışlar. Doğuda Erzurum, başından karı eksik olmayan Palandöken dağları, tabyalar, cağ kebabı... Serhat şehrimiz Kars, Harkani Hazretleri, kale, Ani Harabeleri... Ağrı dağı, İshakpaşa Sarayı. Urfa, Harrani Hazretleri, Balıklıgöl… Mardin’i adım adım gezsem bıkmam sanıyorum. Van Gölü, barajlar... Doğu Karadeniz’de çay tarlaları, yaylalar, Anzer Balı… Çabuk çabuk gezmemiz lazım ki ömür bitmeden tamamlayalım güzel memleketimizi diye düşünüyordum ki... “Jale, telefonun çalıyor” dedi Tanju. Odamın penceresinden dışarıyı seyrederken hayal âlemimde; Şirin memleketim Türkiye’mi geziyordum. Tam bu esnada telefonum çalmış. O havayla sesini bile duymamışım. Koşarak telefona ulaştım. Açar açmaz bir sitem. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.