"Hatim denilen adam da senin gibi güçlü kuvvetli, yiğit biridir. Görüp tanıyınca belki kıyıp öldüremezsin. Ben sana onun yerini tarif edeyim!.."
İyilik ve hizmet etmekten zevk duyduğu anlaşılan ev sahibi demiş ki:
"İşin nedir? Bu hususta sana bir yardımım dokunabilir mi?”
"Ey asil kişi, sen çok cömertsin, iyilikseversin, senden sır çıkmayacağı belli. Hatim isimli birini arıyorum. Acaba tanıyor musun?”
“Tanıyorum. Hatim ile ne işin var?"
Misafir, niçin geldiğini anlatıp demiş ki:
"Bu işte bana yardımcı olman mümkün mü?”
"Elbette mümkün. Yalnız bu iş pek kolay olmaz. Dediklerime dikkat edip yaparsan tereyağından kıl çekmiş gibi zahmetsiz olur işin.”
“Peki, ne yapmam lazım?”
"Hatim denilen adam da senin gibi güçlü kuvvetli, yiğit biridir. Görüp tanıyınca belki kıyıp öldüremezsin. Ben sana onun yerini tarif edeyim. Ancak öldüremez de iş meydana çıkarsa, yerini söylediğim için beni sağ bırakmazlar, mutlaka öldürürler. Bu bakımdan benim ellerimi, ayaklarımı bağla. Zorla söylettiğin anlaşılsın…”
Misafir, ev sahibinin elini, kolunu, ayaklarını iyice bağladıktan sonra sormuş:
“Ey güzel kalpli güzel insan! Söyle Hatim nerede, hangi evde kalır?”
"Hatim denilen kimse benim! Madem benim başım senin işine yarayacak, ne diye onu vermeyeyim? Misafirin arzusunu yerine getirmek, memnun etmek benim en büyük arzumdur. Beni hemen öldür, kimseler duymadan, görmeden de çek git! Hadi vakit kaybetme!”
“!!!"
Genç, neye uğradığını şaşırmış. Hemen Hatim’in ayaklarına kapanmış, gözyaşı döküp demiş ki:
"Sana gül yaprağı ile vuran kalleştir! Ne olur beni bağışla!"
Genç, hemen edep eyleyip Hâtim'i çözmüş, tekrar tekrar özür dilemiş ve helalleşip oradan ayrılıp kendine “öldür” emri veren hükümdarın huzuruna çıkmış. Şahid olduklarını tek tek anlatmış. Hükümdar da, iyiliksever, cömert biri olduğu için hatasını anlayıp "Taşıma su ile değirmen dönmez. Demek ki hakiki mânâda CÖMERTLİK mal ile değilmiş. Hatim'in cömertliği yaratılışından, fıtratından, güzel huyundan ileri geliyormuş. Sen verilen vazifeyi fazlasıyla yerine getirdin evlat…" diyerek tebrik etmiş, yirmi yerine kırk altın verip genci memnun edip uğurlamış.
- Muhterem Sultan’ım duymuştum bu hadiseyi de bu kadar teferruatlı hatırlamıyordum. Çok iyi oldu anlatmanız. Ben de yeri geldiğinde başkalarına satarım.
- Zaten onun için anlattım ki sen de başkalarına anlatasın. Bari bir nasihat et de kalkayım Behlül!
- Peki Sultan'ım! Bir kimse, binlerce sene ibadet etse, ömrünü; nefsini temizlemekle geçirse, güzel huyları ile yanındakilere ve bütün insanlara faydalı olsa, Muhammed aleyhisselâma tâbi olmadıkça ebedi, sonsuz saadete kavuşamaz!
- Allahü ekber!
- !!!
Muhabbet tarif edilmez, gelmez izaha, dile,
Gül, demişler bülbüle, pek ağlamış feryat ile.
Hulûs-i kalple aç elini, ne dilersen dile.
Allahü teâlâdan ümit kesme, aman aman!
Onun rahmeti pek çoktur, tükenmez hiçbir zaman.
DEVAMI YARIN