"Bu küçük yaşta çobanlık yapıyor. Büyüyünce Allahü teâlânın ibadet ve marifetine nasıl kavuşacak?”
Çok ibret aldığım bir menkıbesini de anlatmadan geçemeyeceğim.
Abdullah bin Mübarek, kırlarda dolaşırken koyun otlatan bir çocuk görmüş. Ona acımış gayr-i ihtiyari. “Ah evladım! Zavallı çocuk!... Bu küçük yaşta çobanlık yapıyor. Büyüyünce Allahü teâlânın ibadet ve marifetine nasıl kavuşacak?” diye düşünmüş ve pek de üzülmüş. İçinden “Bari gidip bu masum çocuğa Allahü teâlâyı tanıması için bir mesele öğreteyim…” demiş, yanına gitmiş. Selâm vermiş, hâl ve hatır sorduktan sonra:
- Koyunları otlatman sıradan bir iş değil. Biliyor musun Peygamber mesleği olduğunu?
- O kadar derin bilemem de yalnız Peygamberlerin çoğu çobanlık yapmış Efendim. Musa aleyhisselâm çobanların piri diye duymuştum.
- Maşallah akıllı çocuğa benziyorsun! Peki evladım, Allahü teâlâyı bilir misin?
- Kul sahibini bilmez mi?!..
- Güzel cevap. Peki Allahü teâlâyı ne ile biliyorsun evladım?
- Bu koyunlarla!
- Allah Allah! Koyunlarla mı dedin?
- Evet. Bunda şaşılacak ne var Efendim?
- Doğrusu pek şaşırdım! Koyunlarla nasıl biliyorsun?
- Efendim! Malumunuz, gördüğünüz bu koyunlar, çobansız hayatlarını devam ettiremez. Bunları koruyacak biri lazımdır ki su içirsin, otlatsın veya karınlarını doyurabileceklerini versin, kurttan ve diğer zarar verebilecek tehlikelerden muhafaza edip icabında korusun. Bundan anladım ki, bu âlemdeki akla gelebilecek her şey; insanlar, cinler, hayvanlar, hatta canavarlar, yerde sürünenler, göklerde uçabilen kanatlı kuşlar YARATICISIZ olamazlar. İşte bu koyunlara böyle ibretle baktım, tefekkür edip düşündüm Allahü teâlâyı bildim.
- Bu cevap da hoşuma gitti evladım. Peki, bütün bu saydığın mahlukatı yoktan yaratan Allahü teâlâyı nasıl bilirsin?
- Hiçbir şeye benzetmeden bilirim.
- Hiçbir şeye benzemeyeceğini nasıl bildin?
- Yine bu koyunlardan.
- Nasıl yani?
- Gördüğünüz gibi ben çobanım Efendim. Aynı zamanda bu sürünün koruyucusuyum. Yani bu koyunlar benim muhafazam altında ve tasarrufumdadırlar. Onlar benim ne düşündüğümü ne yapacağımı bilemez. Dikkatle bakıyorum. Ne onlar bana benzer ve ne de ben onlara benzerim. Buradan, bir çoban koyunlarına benzemezse, Allahü teâlânın elbette kullarına benzemeyeceğini anladım: “Ona benzeyen bir şey yok. O her şeyi işitir ve görür.”
- Doğru bilmişsin! Meseleyi pek de iyi izah ettin evlat. İlimden bir şey öğrendin mi?
- Ben bu dağın başında, kırlarda, geniş sahralarda, nasıl bir ilim öğrenebilirim ki?
- Haklısın evlat! Peki başka neler biliyorsun?
- Üç ilim bilirim. Kalp ilmi, dil ilmi ve beden ilmi.
- Bunlar nelerdir?
- Kalp ilmi şudur ki; Rabbim bana kalp verdi. Kendini tanımak ve sevmek yeri yaptı. Bu kalp ile bileyim. Onun sevdiklerine gönlümde yer vereyim. Sevmediklerine yer vermeyeyim ve böylelerinden uzak olayım. DEVAMI YARIN