Gıptayla bakıyorum gülümseyenlere istedikleri gibi yaşayanlara...

A -
A +

DESİNLER! AH DESİNLER!!!

 

Bazen anlatır, dilini yorarsın!

 

Bazen susar, yüreğini yakarsın!

 

Dilimde pelesenk olan bir söz:

 

“Kalbur ne zaman suyla dolarsa işte o zaman erkeklere itimat edip güvenmeye başlayacağım…”

 

Bu basit cümle, çevremin ve ölümünden kısa bir müddet önce Aylin’in bana söylediklerinden dolayı ne kadar tesirlerinde kaldığımı göstermeye yetip artıyordu bile.

 

Herkes bir yerlere gitmiş bir ben kalmışım gibi hissediyordum ve de çok yorgundum. Yalandan yaşama hevesi ile doluymuşum gibi gülümsemeye çalışmaktan bakışlarım bile bitti tükendi artık, zor geliyor birçok şeyi yapmak. Peşinde koştuklarım gözümden düşmüş, hayatım oldukça donuk, hayallerimin hakikat olması imkânsız gibi... Öyle bir yere sürgün edilmiştim ki, ben bile ulaşamıyordum kendime.

 

Dolu dolu hayat, başka kabiliyet ve başka meziyetler istermiş meğerse. Şunu anladım galiba; beceremiyorum yaşamayı, üstesinden gelemiyorum hayatın zorluklarının. Gıptayla bakıyorum gülümseyenlere, istedikleri gibi yaşayanlara... “Mümkün olsaydı da yeniden dünyaya gelebilseydim, tertemiz boş bir sayfa açsaydım ve adam gibi yaşasaydım…” desem de beyhudeydi artık.

 

     ***

 

Kelimelerden kule yapmıyorum!

 

Sadece içimden geçenleri haykırıyorum!

 

Haykırıyorum avaz avaz cehaleti,

 

Ve bu millete yapılan korkunç ihaneti!

 

Mutlak ölüm geliyor aklıma düşündükçe bunları!

 

Ne olacak bu insanların sonları?

 

Aklıma gelenler, geliyor başıma…

 

Ne yaparsan yap kimse bakmıyor gözünün yaşına!

 

Bu memleketin havasına, suyuna, toprağına, taşına,

 

Şahittir yer gök, milletin hak hukuk savaşına!

 

Kibirli zenginler, alıyor büyük mükâfat.

 

Sonra başlarına geliyor türlü türlü afat!

 

Yol istiyor yağız atlar.

 

Daha kırbaçlarsan çatlar.

 

Durmuyor zaman, çalışıyor saatler,

 

Aşka gelip hızlı çarpan yürekler,

 

Hiç yakalanır mı kınalı keklikler?

 

Etmiyor beş para.

 

Galiba,

 

Kapanmayacak bu yara!

 

Ara, tara,

 

Duâ et yalvara yalvara...

 

Gözü tok evlerde çoğu kez bir kuru ekmek.

 

Zengin sofralarda; eksik olmaz bal ve börek.

 

Birinci isteklerim noksansız alınıp evimizde sergilenmeye başladıktan sonra bu sefer de yatak odasına kafayı takmıştım. Fikirlerini almak istediklerim ne tavsiyelerde bulunuyorlardı aman Allah’ım! “Şöyle olsun, böyle olsun” derken pahalı olup olmamasını hesaba katan yoktu. Neticede herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir modele karar verdik. Bu alacağımız yatak odası takımı, aynalı maynalı, anlayacağınız görenin “Aaa maşallah” diyebileceği, oldukça gösterişli bir şeydi.

 

Her eşya alışımı müteakiben Tanju eve daha bir geç geliyordu. Artık eskisi gibi akşamdan bir arada olamıyorduk. Geç saatlerde yorgun argın geldiğinden uyumaktan maada bir şey düşünülmüyordu.

 

Son aldıklarımız daha pahalı olduğundan mı ne borcu bir seneden fazla sürdü. Kocam geç kalmaya, ben de yalnızlığa hepten alışmıştık. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.