Giyim kuşam, Çin'deymişiz gibi bir hava veriyordu...

A -
A +

On bitirimle İstiklâl Caddesi'ndeki omuz omuza yürüyüşümüzü gören yol veriyordu. Girdiğimiz AVM'nin curcunasına kapılmış altını üstüne getirmiştik ve bir Yunanca Kursu etrafında bugünün Türkiye'sinin parçalı ve parçalanmış resmini çizen oyun içinde oyunları ayaküstü seyredip geçiverirken Helen Medeniyetinin üstünlüklerinden dem vurduk. Vicdanın görebileceği küçük kelimelerin büyük acıtıcılığını hiç duymadık bile. Uzun müddet detayın, bütüne hükmedişi üstüne düşündük, fikir yürüttük büyük adamlar gibiydik güya!

 

İlk defa gittiğimiz “ÇİN DÜNYASI” mekânını önce çok cesur buldum. Türkiye’nin kalbinde Çin’i yaşamak. Olacak şey değildi. Kim, hangi sivri zekâlı düşünmüştü de böyle bir maceraya girmişti?

 

Felaketlerin envaiçeşidinin yaşandığı yaşlı gezegenimizde ne oyunlar oynanıyordu Türk gençliği farkında değildi. Bu oyunlarda mihver olarak “milliyetçilik” temasının seçilmesi ve ötekileştirilmesi olacak şey değildi. Her şey gayet tabiiydi. Aşırı abartı veya başka bir endişe verecek şeyler görünmüyordu. Giyim kuşam, oturuş kalkış, selâm verip alma, yapılan hizmetler oldukça Çin'deymişiz gibi bir hava veriyordu. Belli ki bilhassa ona dikkat edilmişti. Mekân, eşyalar, seçilen insanlar, kullanılan mutfak araç gereçleri ve yemekler; Türk İslâm medeniyeti de göz önüne alınarak ilk etapta reddedilmeyecek çeşitten şeylerdi. Bitirimlerin konuşmalarına şahit oldum:

 

- Çin mutfağı ve kültürü dünyada bir tane, eşi ve benzeri yok.

 

- Tabii en eski medeniyet, öyle olacak.

 

- Geçenlerde Toprak’la Yaprak gitmişler anlata anlata bitiremiyorlardı. Biz de gazı onlardan aldık.

 

- Biraz da abartı.

 

- Farklı ve oldukça zengin mutfak kültürü, yemek çeşitleri, ona göre porselen takımları, çok değişik pişirme usul ve teknikleri, mutfak eşyaları, yiyecek çeşit ve zenginliği dikkatlerini çekmiş.

 

- Adamlarda sınır yok ki, filden hamam böceğine kadar, affedersiniz kırlangıç dışkısından, karınca yumurtasına kadar akla gelebilecek her haşeratı yiyorlar.

 

- Hani zincirlerini kırmıştın? Demek, ananevi kalıntıların var ki sana mâni oluyor, anlaşıldı. Kolay kolay Müslümanlık izlerini silemeyeceksin, bir yerden çıkar, böyle önüne gelir “Bu kadar da fazla” der, seni frenler. Oğlum Çin denilince hep o şeyler akla gelse de bize göre olanları da var. Türkiye’de getirip sana kırlangıç bilmem neyi yedirecek değiller ya! Her yere göre menü ön planda. Bak sayayım; noodles, potstickers, chow main, Çin pilavı, erişte ve maPo tofu, tatlı ve ekşi spareribs, Çin böreği, wanton, Pekin ördeği, kestaneli tavuk…

 

- Sanki ömrün hep Çin'de geçmiş oğlum!

 

- Broşür aldım oradan okuyorum, nereden bileceğim.

 

- Belli ki Türkiye için hususi menü hazırlamışlar, uyanıklar.

 

- Uyanık olmasalardı kaç bin senedir ayakta kalabilirler miydi? Gör bak yakında bütün dünyayı istila edecekler.

 

- Şaşmam! Neredeyse dünya nüfusunun beşte biri onlardan. Mao’ya sormuşlar “Üçüncü Dünya harbinin neticelerinden bir madde söyle” diye, o da “Olur mu olmaz mı onu bilmem ama eğer harp çıksa ve bütün insanlar ölse, yalnız bir çift insan kalsa, o da mutlaka Çinlidir. Dünya yeniden Çinlilerin üzerinde kurulur” diye cevaplamış. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.