Gördüğüm manzara karşısında dilim tutuldu, donakaldım!..

A -
A +

Zavallı Tanju, boşta bulunuyordu ki ben ittirince kökünden kesilmiş çam gibi sırtüstü yere düştü. Gürültüsüne “korkmadım” desem yalan söylemiş olurdum. Hiç istifimi bozmadan yerde debelenen zavallı adamın üzerinden atlayarak, yatak odası diye kafamda şekillendirdiğim yere girdim.

 

En ufak bir harekette tetiğe dokunacak kadar kararlı ve gözümü hırs, kıskançlık bürümüştü. Kapıyı tekmeler gibi ittirdiğimden olsa gerek, çıkan gürültüye boş boş bakan, sönmeye yüz tutmuş lamba misali iki zeytunî gözü hiç unutamıyorum. Ömrüm boyunca da aklımdan çıkmadı o sahne. Gayr-i ihtiyari içim “cız” etti. Gördüğüm manzara karşısında dilim tutuldu, âdeta donakaldım! Kırık dökük eski eşyaların arasında ihtiyar ve bakıma muhtaç bir kadıncağız upuzun yatıyordu.

 

İlk aklıma gelen şey, şalın altındaki silahı çantama koyup yerden kalkmaya çalışan Tanju’nun yanına koşmak oldu. Utancımdan nar gibi kızarmış yüzümü saklıyor, ağlamaklı gözlerimi hep ondan kaçırıyordum... Ne diyeceğimi bilemez vaziyette ve titrek bir sesle;

 

- Tanju'm! Bir şeyin yok değil mi?

 

- Yok yok!

 

- Ben de sanmıştım ki!

 

- !!!

 

İçimden geçen cin fikirleri bilmediğinden o hâlâ, kendine yardıma gelmiş sevgili, gözüyle bakıyordu. Biraz sessizlikten sonra,

 

- Hani huzurevine bırakmıştın!

 

- Annemi seninle istişare neticesinde huzurevine bıraktım ama aynı gün dayanamadım, oradan aldım, köyden komşum ve çocukluk arkadaşım Orhan'ın kullanmadığı bu gecekonduya getirdim. Evin tamir edilecek yerlerini tamir ettirdim, anneciğimi yerleştirdim. Zaten oldum olası bu çeşitten evleri severdi. Çocukluğunu, gençliğini hatırlatıyormuş.

 

- !!!

 

- Her gün sabah, akşam buraya gelir, ihtiyaçlarını görür, duâsını alır dönerdim. Zaten onun hocasından çok tesbihleri varmış durmadan onları çekiyor, vaktin nasıl geçtiğini bile anlamıyordu canım anneciğim.

 

- Her gün mü?

 

- Aynen! Sana da üzülmeyesin diye inanabileceğin yalanlar uydurdum. Hakkını helâl et Jale! Çaresizdim! Annemi evde istemedin. O senin tabii hakkındı. Bu yüzden de fazla yüklenemedim. İki sevdiğim arasında, hani derler ya “İki arada bir derede kalmış” biri gibiydim. Vicdanım elvermedi Jale! Annemi huzurevine bıraktığımda bana bir bakışı vardı ki âdeta yüreğim parçalandı. O gözleri hiç unutamadım hiç! Ben huzurlu ve rahat, hem de istediğim gibi keyfimce bir hayat yaşarken onu, diri diri kabre gömemezdim.

 

- !!!

 

- Ne senden, ne de anneciğimden vazgeçemiyordum.

 

- Şey!

 

- Kendini suçlama lütfen! Bu, zamanımızın hastalığı. Diğer bir ifadeyle bizi biz yapan manevi değerlerimizden kopmanın neticesi!

 

- Ama!

 

- Aması maması yok Jale! Senin suçun yok, yetişme tarzımız öyle! Anne benimdi, çare bulmak da bana düşüyordu. Önce bocaladım, ne yapacağımın şaşkınlığı ile en son bu çareyi buldum ve anneme kuvvetim ve imkânlarım ölçüsünde bakıyorum! DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.