Gözleri, patlamaya hazır baraj gibiydi!..

A -
A +

Aylin'in mektubunun sonunda ailesine biraz sitem vardı:

 

Kâdir-i mutlak Allah’ım! Evleneceğim kişiye ilk önce işini, gelirini, zengin, kariyer sahibi olup olmadığını sordular, maaşını, evini, arabasını tek tek incelediler de îmânını, namaz kılıp kılmadığını, ahlakını, zaaflarını, hastalıklarını sormadılar. Bu yüzden evlenecek adam bulamadığım sokağın merhametsiz eline teslim ettiler!

 

Ey merhametliler merhametlisi Allah’ım!

 

Senelerce başka şehirde üniversite okudum, bir gün “Bu çocuk ne yapar, kiminle kalır, nerelere gider gelir, ne yer içer?” demediler. Gözleri diplomadan, alabileceğim makam ve mevkiden başka bir şey görmedi. Beni bu günah bataklığına terk edip gittiler!

 

Şimdi soruyorum Anne! Haksız mıyım?

 

Ebediyen elveda…

 

Yüzü kara kızın Aylin

 

     ***

 

İhtiyar kadın, kızı Aylin'in mektubu elinde, daldığı iç âleminden kurtarmak istercesine ayağa kalkmaya çalışırken sendeledi. Hemen refleks bir hareketle koştum “Aylin olsaydı benim gibi yapardı. Ben de senin kızınım Hacer Annem…” dedim, kollarından tutuverdim. Gözleri patlamaya hazır baraj gibiydi. Sadece yalvarırcasına bakıp lavaboya doğru yürüdü. Öğle namazı vaktiydi, huşu ile abdestini alıp tekrar oturma odasına geçti. Televizyon dolabının alt gözlerinden seccadesini alıp kıble istikametine serdi, boynu bükük, mahzun bir vaziyette huzura durdu. Yüzü korku, üzüntü, keder ve mahcubiyetle iyice gerilmişti. Namazını kıldı, sıra istemeye, duâya gelmişti. Sadece ve sessizce ağlıyordu, boşa geçen gençlik yıllarını düşünerek mi ağladı yoksa Aylin için yapacaklarını yapamadığına mı tam anlayamamıştım. Çok ağladı… O ağladı da ben durdum mu? Daha beter salya sümük derler ya öylesine ağladım, içimi iyice boşalttım. Meğer ağlamak ne kadar mühim bir terapiymiş. Sanki içimizde birikmiş ne kadar pişmanlık varsa sel olup akıyordu dışarıya.

 

Aylin’in böyle zamansız aramızdan ayrılması hepimiz için kırılma noktası olmuştu. Peşine koştuğumuz birçok şeyin manası kalmamıştı artık. Hacer Anne kendini yapayalnız hissettiği gibi ben de öyleydim. Oysa onların kocaman bir ailesi vardı ama hiçbiri yanında değildi. Çocukları yuvadan uçmuş, kendisini hiçbir zaman anlamayan hayat arkadaşı her zamanki gibi onu yalnız bırakarak yine boş işler için başka şehre gitmişti.

 

Yaşlı kadın seccadesinin üzerinde seneler öncesine yolculuğa çıkmış, nelerle gençliğini tükettiğinin görüntülerine dalmıştı.

 

Mesut bir evlilik, söz dinleyen, okuyup kariyer sahibi olan evlatlar istemişti hep. Bütün istedikleri yaşadığı bu kısa hayatı içindi ve bu dünyadaydı. Buranın geçici olduğunu biliyordu. Ölümün kaçınılmaz olduğunu da… Yine de, hiç olduğunu bile bile sahip olmak istediği hiçler için çırpınıyordu.

 

Oysa ebedî kalacağı bir mekânın var olduğunu da biliyordu. Bu nasıl bir gafletti ki? Geçici dünyayı, ebedî hayata tercih ediyordu. Gözyaşlarıyla düşüncelerinden sıyrıldı... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.