İlk yılbaşı kutlamasında içki içtik. Bu âlemin ilklerini bu gece yaşadım... İlk defa kendimden haberim yoktu. İlk defa kaybolmuştum da zavallı annem babam yana yana beni aramıştı. İlk defa ayakta duracak mecalim kalmamıştı. İlk defa ilk sevdiğime, ismi lazım değil, o kafayla sesli mesaj attım. İlk defa, sabah o mesajı dinlerken utancımdan yerin dibine girdim. Dedim ki: “Ben bunları ona nasıl yazmışım?” Ondan sonra yüzüne bakamadım, son oldu ve bir daha konuşmadık zaten.
İlk defa evimize on dakikalık uzaklığı olan yolu, neredeyse bir saatte yürüdük. İlk defa iki adım atıp ayakta duramıyor, yere yığılıyordum. İlk defa sabaha doğru kendi evimiz yerine anneanneme gittik. İlk defa yarı uykulu, yarı uyanık hâlde kustum, üstüm başım, zavallı anneannemin namaz kıldığı halıları berbat oldu. Anneannem anladı ama bir şey demedi, öyle mahzun yutkundu…
Sabah babama çıtlatmış. O da bize “Siz yılbaşında içtiniz mi?” dedi. Tabii inkâr ettik. “Yok baba öyle şey mi olur? Kız kıza eğlendik!” dedim, anlayacağınız gözlerinin içine baka baka yalan konuştum ilk defa. Tabii ki onlar kaçın kurası yuttular mı? Hayır, ne gezer. Görmezlikten, duymazlıktan geldiler sadece. Modern aileler için en kestirme yol buydu zaten. Bazıları, bıyık altı hafif tebessüm ederek “İyi etmişsiniz gençliğinizi yaşamışsınız, bravo size …” diyerek, destek bile verirlermiş. Bizimkilerden de bu kadar olmuştu.
Bu hareketleri benim önümü daha da açmama sebep oldu. Babamın bu yaptıklarımıza gülüp geçmesi bana cesaret verdi. “Adamsın baba! Keşke bütün babalar böyle senin gibi anlayışlı olsa…” diyerek onun o hareketleriyle övünmüştüm uzun müddet, ta ki bugüne gelinceye kadar.
Bunları yazarken bile yüzüm kızarıyor, iliklerime kadar ter basıyor, utanıyorum. Yazmasaydım da bu durumda olanlara nasıl anlatacaktım ki hakikatleri.
İlk sarhoşluğumdan bana yadigâr kalanlar:
Yalan… Hakikatten kaçmak… Vurup kırma… Küfürlü konuşma ve şükür bizde olmadı ama hatta namusunu kaybetmeler hep bu yaşlarda bu ortamlarda ve bu ilk içkili partilerde daha kolay oluyordu…
Aklım başıma geldikten sonra biraz düşününce tek kelimeyle “rezalet” dedim. Kanaatime göre, normal olmayan, şahsiyetsiz insanların yaptığı tutarsızlıklardı hepsi de. Ancak sürü psikolojisinin tesirinde kalındığı için, diğerleri eğlenirken kimse evde tek başına oturmak istemiyor, savrulup gidiyordu esen rüzgârın sürüklediği istikamete doğru.
Bize göre eğlenmek güzeldi ama insanın bunu bir mecburiyet hâline getirip kendini ve çevresini baskı altına alması çok saçmalıktı. Bilhassa kimse büyük bir şey yapmak, hele her şeyi denemek, tecrübe etmek mecburiyetinde bırakılmamalıydı. Parti verip çıldırmak, deli gibi eğlenmek adı altında şartlanmak zaten lüzumsuzluğun dibiydi. Bir de insanların sosyal medyada “Hey! Bu tarafa bakın, coşuyoruz, eğleniyoruz!” mesajını vermek için verdiği çabalar var ya… bunların her biri de ayrı bir saçmalıktı!
DEVAMI YARIN