Aylin'in, annesine hitaben yazdığı mektubu şöyle devam ediyordu:
Artık dayanamıyorum annem! Başımı hep dik tuttum ama akmasına mâni olamadım yaşlarıma. Her gözyaşı mutlaka düşermiş saklayamazmışsın ya… İşte ben de ağlıyorum bak!
Bir omuz bulamadım yaslanarak ağlayacak! Gözyaşlarım hep içime akardı, şimdi taştı dışarıya annem!
Sakın bu yazdıklarımı sitem sanma! Hani eskiden dertleştiğimiz gibi düşün. Derdin ya “Bu kızın sırrı falan yok…” diye, hakikaten saklamasını öğretememişsiniz. Bu kusurunuzu da beğeniyorum. “İyi ki içi dışı bir evlat yetiştirmişsiniz…” desem de bu devrin insanı değilmişim Anne! Fena yenildim, yoruldum, yıkıldım! Ne sayarsanız sayın, ne derseniz deyin, ben bittim Anne! Ailecek kurulan tuzağa fena düştük. “Modern, çağdaş, demokrat, aydın, ilerici…” dedik, bütün kıymetlerimizi sildik süpürdük! Şimdi de oturmuşum utanmadan ağlıyorum Anne!
Nedense geçmişe dair hasretim hep artıyor, gittikçe de büyüyor içimde...
İşte böyle Can Annem! Hangi gündeyiz? Bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Sorsalar bilmiyorum. Bilsem de, benim için artık hiçbir mânâ ifade etmiyorlar, zamanın, mekânın, istikbalime dair planlarımın ehemmiyeti kalmadı!
İyisiniz, güzelsiniz de Annem, beni yapayalnız iki ayaklı, güya okumuş, aydın geçinen canavarların önüne atmayacaktınız! Bakın neler oldu?
“Hiç barutla ateş bir arada olur mu?” derdiniz bize, maalesef canınızdan can, kanınızdan kan evlatlarınızı atıverdiniz barut dolu cephaneliğin içine. Şimdi soruyorum; suçlu olan, tecrübesiz evlatlar mı yoksa tecrübesi çok olan anne ve babalar mı?
Yarın Mahşer Günü diyeceğim ki:
Ey yüceler yücesi Allah’ım! Annem babam bana her şeyi öğretti, bütün imtihanlara hazırladılar, ama kimsenin kimseyi tanımadığı bu ahiret imtihanından hiç bahsetmediler!
Ey Aziz olan Rabbim! Senelerce onlarla aynı mekânları paylaştım, birlikte oturduk, yedik içtik, birlikte sevindik icabında üzüldük, bana bir gün namazdan niyazdan, oruçtan, hac ve zekâttan bahsetmediler. Gönderdiğin en son, en mükemmel dinden Sevgili Peygamberimizden, aleyhisselâm ve onun sünnetinden bahsetmediler. Bunların ehemmiyetini anlatmadı, bir gün olsun “Kızım vakit geçiyor kalk namazını kıl…” demediler. Bana iyi örnek olmadılar!
Ya Rabbim! Bir gün bana haramdan helâlden, ardan hayâdan ve tesettürden bahsetmediler. İstediğim her kıyafeti aldılar ama “iffetli ol, edepli ol, mahrem, namahremden kaç…” demediler!
Ey büyük Allah’ım! Beni internetle aynı odaya kapattılar, sınırsız interneti olan telefonlarla, yüzlerce uydu kanalı olan televizyonlarla aynı odada baş başa bıraktılar ama faydalıyı zararlıyı, iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı öğretmediler!
Bizleri yoktan var eden Allah’ım! Her akşam, istisnasız her akşam annemle, babamla, kardeşlerimle, eşlerin birbirini aldattığı dizileri, ahlaksızlık kusan yarışmaları ve programları seyrettik. Bir gün olsun “Çocuğumuzun ahlakı bozulmasın…” endişesi taşımadılar. “Kötüleri görmesinler, tesirinde kalmasınlar…” korkusu yaşamadılar! DEVAMI YARIN